Asil Kan (ᛒᚷᛒ)

Bölüm 51: Bitmeyen Haz

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Erlik halkının her zamanki gibi olağan olmayan biçimde kaynadığı bir alanda, lüks bir şarap evi vardı. İçiyorlar, kadın veya erkek demeden öpüşüp gülüşüyorlar, dans ediyorlar, ve kavga edip bağırışıyorlardı. Orada, dükkanın üst katında oturmuş oldukça sert bir şaraptan yudumlayan biri sakince aşağıyı izliyordu. Saçları kömür gibi kara, kulakları Erliklerden farksız biçimde sivriydi. Gözleri, üzerindeki giysi gibi simsiyahtı.

Bu tamamıyla farklı, kendi ırkının zıttı Erlik formu nasıl olduysa ona çok yakışmıştı. Alkım Alp bir sürü saldırgan kurdun içinde bundan daha tasasız olmayacak biçimde gizlenerek yalnız başına içki içiyordu.

Bazenleri, Kül Sarayında kalmaktan sıkılıyor ve talimlerini ekerek bu iblisleri izlemeye kaçıyordu. Zira dışarı çıkıp masmavi gökyüzünü izleyemezdi, Kül Sarayı da o kadar eğlenceli değildi. Bu nedenle Erliklerin normal olmayan yaşantılarını izlemek küçük bir kaçamak haline gelmişti. Elbette sevgilisi Bumin Rona dahil kimsenin bundan haberi yoktu, zira katiyen izin vermezdi.

Küçükken Ayas Ustanın derslerinden kaçma alışkanlığı, şimdi Rona'nın ona verdiği sıkıcı tinsel güç alıştırmalarından kaçma huyuna dönüşmüştü. Bazı şeyler asla değişmiyordu.

Tam o sırada, aşağıda bir gürültü koptu. Aslında gürültü duymak olağan bir şeydi ancak bu öylesine heyecanlı, coşkun bir bağırıştı ki herkes dikkatini oraya verdi.

Güzel mi güzel bir Erlik simsiyah ojeli tırnaklarıyla ağzını kapatırken şokla gözlerini açmıştı, ve başka bir Erlik kadın, yırtmaçlı kıyafetine rağmen diz çökmüş, ayaktakine aşk dolu bakışlar atmıştı. Diz çökse bile, görünüş bakımından diğer kadından daha uzun ve büyük duruyordu, göğüsleri o kadar büyüktü ki kıyafetinden dışarı taşacaktı. Diğeri ise siyah bir gizem gibi oldukça çekiciydi, göbeği açık iki parça elbisesinin uçları kesik kesik ancak çirkin değil cazibeli duruyordu.

Diz çöken Erlik kadının gözleri kan gibi kızarmış, heyecanla dudaklarını dişlemişti. Avucunda yeşil renkli bir anahtarı ayaktakine takdim ediyordu. O siyahlı kadın dahil herkesin olmayan yürekleri heyecanla durmuştu. Bu çok önemli, duygusal bir sahneydi!

Ancak Alkım Alp Tigin ilk defa böyle bir şeye şahit oluyordu ve merakla izlerken çenesinin altını tuttu. Diz çöken hatun, gergin titrek bir sesle, "Sana hayatımı bahşediyorum... Kabul eder misin?" diye sormuş, ayaktaki kadının gözleri kan gibi parlamış ve hemen kendini ona atıp dudaklarına yapışmıştı.

Tüm Erlikler ilgiyle vereceği karşılığı beklemişti ve mesele tatlıya bağlanınca herkes bağırışıp gülüştü, kadehler tokuşturuldu ve dans tekrar başladı. Anahtar veren Erlik, mutluluktan ağlar halde diğer kadının boynuna hediyesini takmış ve ikisi kucaklaşarak deliler gibi dans etmişti.

Bu sırada Alkım Alp, o anahtarın epey tanıdık geldiğini hissetmişti, sanki bir yerlerde görmüştü fakat o kadar silikti ki hatırlamıyordu bile. Hemen yanındaki masada oturan başka bir Erliğe dönüp sordu. "Baksana, az evvel ne oldu? O teklif ne anlama gelir?"

Erlik bacaklarını masaya atmış ve geriye yaslanmış, tembelce sarı bir içki içiyordu. Yüzü fena değildi lakin kulaklarından birinin sivri ucu kesilmiş gibi yarımdı. Başını çevirip, bu yabancıya manasızca baktı. "Ne demek ne anlama gelir? Sen Erlik değil misin? Nasıl en elit töremizi bilmezsin?"

"Ee..." Alkım gülerek ensesini kaşıdı. "Bu zamana kadar hapisteydim ve kimseyle iletişim kurmama izin verilmedi. Ondan dolayı bilmiyorum."

Erlikler ortalığı karıştıran varlıklar olduğundan, bazen küçükken sınırı aşıp çok büyük suç işleyenleri hizaya getirmek için yıllarca bir zindana kapatırlardı. Misalen, isyan etmeye kalkan, halkı kışkırtıp ayaklandırmaya çalışan, casusluk eden, ve öldüren gibi. Sadece hanedanın otoritesini tehlikeye atan suçlardı bunlar. Hırsızlık veya kavga gibi basit olaylarda Erlikler sorunu kendi aralarında çözebilirdi. Askerler burada onlara dokunmuyordu. Özgürlüklerini kısıtlamak, onlar için ölümden bile beter bir ceza olduğundan, hapis yatmak çok korkunç bir şeydi.