Bölüm 6: Hıtay

171 23 229
                                    

Selam beybiler. Uzuunn bir bölümle geldim. Çayınız kahveniz hazırsa buyrunuzzz~

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Yüzüne sürtünen bir şey algılarken gözleri yavaşça açılmıştı. İrislerinin önündeki sahnede, kırmızı bir biçimde parlayan o aşina gözlerin sahibi elinin tersiyle yanağına dokunuyordu. Uyandığını keşfedince içten bir gülümseme yüzünde yer edinirken, "Seni tekrar görmek güzel." demişti.

Alkım çevredeki yeşil ışıktan önceki oturdukları yerde olduklarını kavradı. Biraz ağrıyan başını tutarak koltukta doğrulmuştu. Böylece Rona münasip bir boşluk bırakarak geri çekildi.

Kimse konuşmuyordu, ki bu da aralarında tuhaf bir gerginlik oluşmasına sebebiyet veriyordu.

Artık bir şey söylemesi gerektiğini hisseden Alkım iki kez öksürüp boğazını temizledikten sonra, "Sen..." diye zor bela konuşmaya başladı. "Dışarıdaki konuşmaları duydun, değil mi?"

Rona ehemmiyetle başını salladı. Suskunluğu onları inkar etmediği anlamına geliyordu muhtemelen. Alkım sıkıntıyla iç çekti. "Bana söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?"

Rona'nın kısılan gözleri üzerinden çekilerek karşıya baktı. "Ne bilmek istediğini söylersen, hepsini cevaplarım."

Bunun üzerine Alkım ilgili bir tavırla ellerini dizlerine koyup ona doğru eğildi. "Söyledikleri, doğru muydu? Senin bu yere hapsedilme nedenin, çıktığında neler olacağı?"

Rona bozulmuş bir tavırla gülümserken gözlerini kapadı. "O zaman önce sana şunu sormama izin ver: Doğru olsaydı, yine de beni çıkarır mıydın? Benden nefret eder miydin?"

Alkım bu soruyla sekteye uğradı.

Nefret mi?

Hayatının hiçbir zamanında, ondan nefret etme gibi bir düşüncesi dahi olmayacağını biliyordu. Ancak şayet gerçek olsaydı, bundan daha kötü bir durumda olamazdı. Ne yapacağı konusunda kesinlikle emin değildi. İçten içe onu burada çürümeye terk etmek istemezdi. Çünkü o, bu dünyada en sevdiği kişiydi. Alkım'ın aşkı kişiye acı veren tutkulu bir bağ gibiydi, ne olursa olsun ondan vazgeçemiyordu. Ancak sonucunda insanların öldürüleceği bir gelecek varsa...

Alkım sahiden kalbinin sıkıştığını hissediyordu. "Senden asla nefret etmeyeceğimi bilmen gerekirdi." Rona'nın omzunu tutup samimi bir çehreyle, "Başka bir nedeni olmalı. Benim nazarımda, sen öyle biri değilsin." dedi.

İnanmak istemiyordu. Kesinlikle bir nedeni olmalıydı. Rona, ona hiçbir zaman yalan söylememişti. Kendince nedenleriyle, ona Erlik Han olduğundan bahsetmemiş olabilirdi. Kendi şahsının bile sırları vardı.

Derken Rona birden bire ona bakışlarını çevirmiş, Alkım'ın daha önce hiç görmediği bir ifade sergilemişti.

Gözlerinde barınan bakışlar bir katilinkine benziyordu.

Acımasız bir katilinkine.

"Ya gerçekte öyle değilsem?" Dudakları küçümsercesine kıvrıldı. "Bana bir bak, sence herkesin yardımına koşan bir meleğe mi benzerim?"

Alkım aptallaşmıştı. Donmuş kalmış bir halde sorgulayıcı bakışlar attı. Rona ifadesini fark edince sahte bir gülümsemeyle, "Artık beni çıkarmaz mısın bu kolyeden?" diye sordu.

"Se-Sen..." Bu saçmalığa artık katlanamayan Alkım gözlerini kırpıştırarak kendine gelmeye çalıştı. "Sen ne saçmalıyorsun?! Bu hâlin ne böyle Rona?!" Adamın yakalarını tutup sarsarak kendine çekmişti. "Kendin gibi değilsin! Neyin var senin?!"

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin