Bazen o kadar çok yalnız hissediyorum ki kendimi. Bunca kalabalığın içinde kendi başıma kalmış gibiydim.
Yalnız değilim farkındayım. Çok güzel dostlarım var, mahalle de ki insanlar var. Ama bazen bir farkındalık çöker ya içine gerçekten derdini sıkıntını anlatamadığın kimsen yoktur. Sadece gülüp eğlendiğin insanlar vardır. Tam olarak onu yaşıyordum.
Bazen açmak istiyordum kendimi. Bütün derdimi, sıkıntımı bağıra bağıra anlatmak istiyordum. Herkes duysun, bilsin içimde ki fırtınayı istiyordum. Ama sadece istiyordum. Bunu yapabilecek tek bir cesaretim yoktu. Korkağın aptalın tekiydim.
Bunlar hep içerken aklıma geliyordu. Sarhoş olduğumda kendimi odama kilitliyordum. Yalnız kalmayı tercih ettiğim tek zaman buydu.
En son ki içki macerasında, az kalsın her şeyi döküyordum ortaya. Çünkü artık içime sığmamaya başlıyordu. Derdim mi, aşkım mı bilmiyordum bunu. Zamanla ikisi de aynı kavram oluşturmuştu bende.
Başkasını sevdiğini gördükçe dayanılmaz bir hâl almaya başlamıştı artık bu. Unutmaya çalıştım, görmezden gelmeye çalıştım, sevdiğini suçlamaya bile çalıştım. Ama yapamadım. Onun bir suçu yoktu, kendi kalbimin ekmeğini yiyordum ben.
Bir elimde içkim bir elimde cüzdanımda duran o fotoğraf vardı. İçtikçe kafam değil onun gülen yüzü güzelleşiyordu sanki.
Aptalın tekiydim.
Sevdiği ile randevuda iken ben burda onun acısını çekiyordum. Belki de şu an çoktan teklif etmiştir, belki öpmüştür de.
Anlatırdı hep aklını nasıl başından aldığını. Bir kere dokunup sarılabilmek için ağladığını hatırlarım. İkimiz de ağlardık. O sevdiği ne kadar güzel diye, ben sevdiğim başkasına aşık diye. Aşk işte sevdiğinden, sevdiğini dinlersin. En illet hastalık bana göre.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp gözümden akan yaşı silmiştim.
Ruhe:Hey nasılsın?
Yine o yazıyordu. Acımı bilen bir başkası ama ne o beni biliyor ne de ben onu. Bir anonim uygulamasında tanışmış, dert ortağı olup çıkmıştık.
Yuánfèn:İyiyim demleniyorum yine, sen nasılsın?
Telefonu kenara bırakıp bir yudum daha aldım içkimden. Boğazımdan akıp giden acıyla kalbimdekini hafifletmeye çalışıyordum. Tekrar bir mesaj sesi geldiğinde elime alıp mesaja baktım. Akın gruba yazmıştı.
Akın:Sonunda oldu lan oldu. Kabul etti beni.
Gülümsedim. Tebrik mesajı atıp çıktım o uygulamadan. Tekrar telefonu bırakacağım sırada mesaj gelmişti. Rahat yoktu bu gece.
Ruhe:Çok içmiyor musun sence de?
Yuánfèn:Seni ilgilendiren kısımı göremedim.
Ruhe:Evet haklısın, beni ilgilendirmez. Özür dilerim.
"Sikeyim" Kendi acım yüzünden başkasını kırıyordum resmen.
Yuánfèn:Öyle demek istemedim kusura bakma. Gitti kafam iyice.
Ruhe:Sorun değil. Nasılsın diye merak etmiştim. Sabah anlattığın olay ne oldu diye.
Akın'ın Ege'ye teklif etmesi için hazırladığımız ortamı anlatmıştım. Neden kendime böyle bir acı çektirdiğimi merak ediyordu ama direkt soramıyordu. Ama bilse onun için her şeyi yapacağımı, benim için önemini anlardı. Anlatmaya çalışmayacaktım.
Yuánfèn:Az önce yazdı gruba. Kabul etmiş teklifini.
Ruhe:Sen nasılsın peki? Gerçekten ama. Nasıl hissediyorsun.
Yuánfèn:Bok gibiyim, başka soru?
Ruhe:Ah, hayır yok. Sormam saçmaydı.
Yuánfèn:Sorun değil, üzülmem saçma zaten. Hakkım yok.
Ruhe:Böyle düşünme. Üzülmek de gülmek de hakkın. Mutlu olmayı hak ediyorsun.
Yuánfèn:Eyvallah, sağolasın.
Ruhe:Ne demek her zaman.
Uygulamadan çıkıp telefonu da sessize almıştım. Biraz sessizlik istiyordum sadece. Ama evren benim istediklerimi pek görmezdi.
"Aç lan kapıyı bir de kilitlemiş"
"Lan Yasin, kime diyoruz aloo"
Gökhan ve Kerem kapıya alacaklı gibi vuruyorlardı. Eve kadar nasıl girdiklerini bilmiyordum. Peder yine umursamadan açık bırakıp gitmiş olmalıydı. Derin bir nefes alıp ayağa kalkıp kapıyı açmaya gittim.
"Ne var amına koyayım, niye alacaklı gibi vuruyorsunuz kapıya?"
"Yazıklar olsun. Tek başına demleniyorsun burda, kardeşlerine haber vermiyorsun"
Gökhan ağlar gibi burnunun ucunu tutmuş, yalandan hıçkırıyordu.
"Ağlattın çocuğu yakışmadı Yasin"
İkisi de bana hayret eder gibi bakıp izin bile almadan odaya daldılar. Kafamı iki yana sallayıp kapıyı kapattım. Tekrar yatağıma kurulup içkimi elime almıştım.
"Hayırdır bugün içmeni neye borçluyuz?" Kerem yüzüme merakla bakarak sormuştu.
Ne demeliydim? 'Sevdiğim adamın bir başkasına teklifi için ortam hazırladım ve bir aptal gibi buna üzülüyorum. Unutmak için içiyorum' bunu mu demeliydim. Diyemezdim.
"İlla sebebi mi olması lazım? Canım istedi"
"E bize de haber versene bebeğim yalnız başına olur mu hiç"
Yalnız başına...
"Vermeme gerek var mı itler? Daldınız zaten eve"
Beni dinlemeden ellerine içkilerden alıp içmeye başladılar.
"Niye geldiniz siz?"
"Ben ne güzel uyuyacaktım ama bu Kerem iti tutturdu Yasin'in yanına gidelim diye"
Gözlerim Kerem'e değince yüzünde ki hüzünlü bakışları farketmiştim. Bazen onun anladığını düşünüyordum ama buna ihtimal veremiyordum. Eğer biliyorsa yüzüne bakamazdım. Kimsenin bakamazdım. Kerem gözlerini kaçırıp içkisine odaklanmaya başladı. Arada Gökhan'a sataşıp deli ediyordu onu. Onların bu hâllerini seviyordum, bir anlık da olsa içimde ki üzüntüyü unutturuyorlardı.
Yalnızlığıma üzülüp kendi kendime dertlenirken, ne kadar harika dostlara sahip olduğumu anlamıştım.
~~~~
Ruhe:hiç kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği huzurlu ve güvenli ortam veya kendinize ayırdığınız vakit.
Yuánfén:iki insanın kader bağı anlamına geliyor.
Bu isimler birbirlerini nasıl kaydettiklerini gösteriyor. İkisi de birbirini tanımıyor fakat rehbere kaydeder gibi kaydedebiliyorlar.
Bu arada Kerem'in Yasin'e hisleri yok daha fazla üçgen yapamam yanlış anlaşılmasın nxmdkdmd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUÁNFÈN|BXB
Short Story-TAMAMLANDI- Yasin geçmişin ve karşılıksız aşkının acısını yaşayan bir genç, Ozan geçmişin ve şimdiki zamanın acısını hâlâ derinlerde yaşayan bir çocuk. Aynı kader, aynı keder. Kalbim Ege'de Kaldı Yasin-Ozan çiftinin kitabıdır. Diğer kitabı okumanı...