4.Bölüm "ÜNİVERSİTE"
Multimedya da Yiğit -Armina'nin eski sevgilisi-
Otogarda beni bekleyen canım arkadaşım Derya'nın yanına koşarak gittim. En son 2 yıl önce annem ve babam öldükten sonra Ankara'ya gelmişti. Derya bana öyle sıkı sarıldı ki birden nefesi kesilecek hissettim.
"Kuzum ne kadar özledim seni.. nasılsın iyi misin nasıl geçti yolculuk?"
"Derya daha fazla sıkı satılırsa sanırım nefes alamayacağım ve sanırım bu iyi bir şey değil"
"Pardon canım o kadar özlemişim ki seni"
"Bende seni çok özledim canım. Hadi artık eve gidelim daha fazla ayakta duracağımı sanmıyorum."
" Tamam hadi atla arabaya"
dedi. Derya'nın arabasına binip yolculuğa başladık. Ona otobüste Çağlayan'la yaşadıklarımızı anlattım. Beni pür dikkat dinliyordu. Konuşmam bittikten sonra hem şaşkın hem de endişeli bir yüz ifadesi büründü yüzünde.
"Yaa Armi ben sana bir şey diyeceğim. Bu söylediğin çocuk Çağlayan ya sanki ben onu bir yerden tanıyor gibiyim."
"Nerden tanıyorsun?"
"Bilmiyorum çok tanıdık geldi. Neyse hadi eve geç geldik" arabadan indim ve siteye girip evimize doğru yürüdük. Hemen eve geçtik. Ben kendimi koltukların üstüne attıktan sonra "hadi bakalım sen şimdi açsındır yol yorgunluğu"
"Aslında bakarsan ben aç değilim uyumak istiyorum yarın okulda var erken yatim. Beni kalacağım odaya götürür müsün? "
"Peki canım beni takip et" dedi ve koltuktan kalkıp merdivenlere yöneldim sonra beni bir odaya götürdü. Odaya girince her yer toz pembe beyaz ağırlıklıydı. Çalışma masasından yatağına gardolabına kadar beyazdı. Stor perdeler ve nevresim takımı da toz pembe olduğu için odaya renk vermişti. Odada bide özel banyo vardı. İşte bu duruma çok sevinmiştim.her şey eksiksiz yerindeydi.
"Derya çok teşekkür ederim her şey harika" deyip yanağına uzun ve sulu bir öpücük bıraktım oda bana sarılıp dinlenmek için odadan çıktı. Bavulumu gardolabımın yanına sürükleyip kıyafetlerimi yerleştirdim. Sonrada banyoya geçip sıcak bir duş aldıktan sonra pijamalarımı giyip kendimi uykunun kollarına bıraktım.
* * * *
Sabah alarmın sesiyle uyanıp yataktan kalktım. Alarmı kapatıp banyoya girdim. Soğuk bir duş aldıktan sonra bornozumu giyip dolabın karşısına geçtim. Siyah deri taytımı ve üstüne siyah sutyenimi giyip beyaz şifon gömleğini giydim. Kurutma makinesini alıp saçlarımı kuruttum ve sonrada tarayıp kendi doğal haliyle bıraktım. Makyaj yapmadan sadece kirpiklerime rikit sürdüm. Ayağıma beyaz conversimi geçirdim ve odanın kapısını kapatıp çıktım. Derya çoktan uyanmış kahvaltısı hazırlıyordu. Yanına gidip yanağına öpücük bırakıp "Günaydın" dedim en neşeli sesimle.
"Günaydın Armii" dedi o da en neşeli sesiyle. "Armi hadi oturup yiyelim de az zamanımız var okula gidiceğiz" dedi ve bende kahvaltımı yapmaya başladım. Içimizde kahvaltımızı bitirdikten sonra arabaya binip okula gittik. Bu üniversite gerçekten çok büyük ve çok güzeldi. Derya ile birlikte büyük kampüsün içinden geçtik. Cıvıl cıvıl baharın yeni havasını herkes değerlendirmiş olacak ki çimlerin üstünde uzanıp oturmuşlardı. Kampüsün sonlarına doğru konservutar bölümünün binasına girdik. Kayıt işlemlerini tamamen hallettiğimizde görevli derslerimin olduğu amfilerin listelerinin yazılı olduğu kağıdı elime verdi. Derya bana binayı iyice gezdirdikten sonra yanımdan ayrılıp kendi bölümünün bulunduğu binaya gitti. Dersimin bulunduğu amfiye girdim. Gerçekten amfi bile çok büyüktü. Eski okuduğum üniversitenin 3 kat büyüklüğündeydi neredeyse.. Oturacak yer bulduktan sonra çantamdan telefonumu çıkarıp dayımın numarasını tuşladım. Biraz özlem giderdikten sonra sınıf öğrencilerle doldu ve öğretmenimizde sınıfa girmişti.
Selamlaşma faslından sonra öğretmen konuşmaya başladı.
"Okulumuza yeni bir öğrenci arkadaşımız katıldı. -beni göstererek- kendini bize tanıtır mısın?"
"Tabii..."
Tam kendimi tanıyordum ki amfinin kapısı açıldı birden. Bir erkek öğrenci girmişti. Yüzünü tam göremiyorum başındaki kepten dolayı. Yüzünü hafif yukarı kaldırınca önce gözlerim fal taşı gibi açıldı, bacaklarım titremeye başladı ve vücuduma elektrik akımı geçmiş gibi oldu. Elimle ağzımı kapatmak istedim o an. Bu şaka değil mi bilinçaltımın bana yaptığı bir oyun değil mi? Çünkü bu sınıfa giren kişi Çağlayan olamaz değil mi. Tam benim çaprazıma içinin boş olduğunu tahmin ettiğim sırt çantasını katıp oturdu.
"Kızım hadi seni bekliyoruz."
" Ha?" Ben şaşkın şaşkın hocaya baktığımda bana 'Hadi' dercesine baktı. Sonradan kendimi tanıtmam gerektiğini anlayıp boğazımı temizleyip konuşmaya başladım." Şey ben Armina... Armina Tuna. Buraya Ankara'dan geldim. Daha önce Ankara üniversitesinde konservatuar okuyordum. Bu yılda aynı şekilde konservatuar okuyacağım."
"Annenle babanla mi geldin?"
Bu sorudan her seferinde nefret ediyordum. Gözlerimin dolmaması için gözlerimi kapatıp açıp derin bir nefes aldım.
"Hayır yani benim annem ve babam 2 yıl önce vefat ettiler"
"Başın sağolsun kızım yerine oturabilirsin"
bende hemen yerime oturdum. Gözlerim Çağlayan'ı bulunca bana baktığını gördüm. Gözlerinde beni görünce bir şaşkınlık vardı. Tuhaf bir hissti. Hemen gözlerimi kaçırıp hocayı dinlemeye başladım. Anlam veremediğim bir şekilde ellerim titriyordu. Ve kalp artışlarım gümbür gümbür duyuluyordu anlamadım ama bu üniversite hayatı sanırım beni epey zorlayacak.
Hadi bakalım Armina Hanım Stres maratonun BAŞLASIN!
♡
BU BÖLÜM DÜZENLENMİŞTİR..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUZ -Tekrardan Yayınlandı!-
Roman d'amourArmina, annesi ve babasını trafik kazasında kaybetmiş, dayısı ve yengesi ile yaşayan bir kızdı. Yaşadığı olaydan dolayı okulunun devamını İstanbul'da devam ettirmek için bir otobüs aracına binmişti. İşte her şey o anda başlamıştı.. Çağlayan, sessiz...