Sabahın ilk ışıklarında Çağlayan'ın kokusuyla uyanmak.. tanımı olamayan muazzam bir duyguydu. Ah.. birde başım çok ağırmasa. Dün çok içtiğimi hatırlıyordum. Sanırım çok sarhoş olmuştum.
Gözlerimi tamamen açıp Çağlayan'ın yüzünü izlemeye başladım ki o da zaten beni izliyormuş. Hemen elini sacçlarıma yönlendirip okşamaya başladı. Dudaklarını alnıma bastırdı.
"Günaydın sevgilim.." dedi ve benim gözlerim yuvalarından çıkarcasına açıldı. Bana... Bana SEVGİLİM dediiii. E yani şimdi biz sevgilimiydik.
Herhalde aptal! Hangi sevgili olmayanlar düzenli olarak õpüşür?
Kendi kendime başımı sallayıp gözlerimi Çağlayan a çevirdim. Bana gözlerini açmış tip tip bakıyordu. Ona 'ne var?' Dercesine baktığımda muzipçe siritip "Kendi kendine konuşmalar kendi kendine baş salamalar? Içindeki düşünceleri öğrenmek için neleri vermezdim ki eminim çok saçma şeyler düşünüyorsun " dedi.
Gözlerimi kısıp ona ters ters bakmaya başlayınca hemen ellerini suçlu değilim dercesine kaldırıp sırıttı.
Bende ona sesli bir sekilde gülüp yanağına kısa bir öpücük bırakıp "Günaydın canım " dedim. Sonra yavaşça yataktan kalkıp "Hadi bakalim kalkta kahvaltı yapalım ben çok acıktım. Hem okulda yok. Birşeyler yaparız."
"Tamam. Hadi o zaman kahvaltıyı beraber hazırlarız." Dedi. Bende ona gülümsedikten sonra kalktı. Yatağa doğru gidip hızlıca toparladım. Çağlayan'a baktığımda o da üstüne tişörtü geçirmişti. Aklıma gelen fikirle " diğerlerini de çağıralım mı?" Dedim en tatlı sesimle.
O da başını olumlu anlamda salladığında tam odadan çıkıyordu ki " Hemen o üstlendikleri çıkarıyorsun. Bir tek Barış değil diğerleri de gelecek. Herkese sevgilimi tanıştırayım değil mi?" Dedi ve gözünü kırpıp benim bir şey dememe fırsat vermeden odadan çıktı.
Kıskançlığı çok hoşuma gidiyordu ama bazen gerçekten dozunu aşıyordu. Yakında beni tamamen kapatırsa hiç şaşırmam.
Dolabıma doğru gidip siyah bir tayt giydim. Siyah askılı atletin üstüne mavi kot ince gömleğimi giydim. Kolarını yukarıya doğru katlayıp kol düğmelerini bağladım.
Saçlarımı tepeden at kuyruğu yapıp odadan çıktım. Salona indiğimde Çağlayan çoktan mutfağa geçmiş çayı demliyordu. Bende hemen masaya bardakları, kahvaltılıkları, şekeri, peçeteyi, servis tabaklarını, çatal ve bıçakları kattım. Çağlayan yanıma gelip " 2 dk sonra herkes geliyor. Mutfakta menemen var onu getirir misin ?" Dedi.
Başımı sallayıp mutfağa gittim. Menemen tavasını alıp masaya kattığımda kapı çalmıştı. Hemen kapıya doğru yürüdüm ve açtım.
Esra, Berfin, barış ve ismini bilmediğim 2 erkek te içeri selamlayarak girdiler. Çağlayan'da herkese selam verdikten sonra masaya geçtik. Berfin ve Esra'nın ortasında oturdum. Benim karşımada Çağlayan oturdu. Barış'ta Berfinin karşına oturduğunda diğerleri de benim çaprazıma oturdular.
Çayları servis ettikten sonra kahvaltıya başlıyordum ki Esra'nın ayağıma basmasıyla "ah" diye inledim.
Çağlayan bana dönüp "bişey mi oldu Armina? " dedi. Tam ağzımı açacaktım ki Berfin araya girip "hayır yok bir şeyi sanırım ayağını çarptı diğmi Armina " dedi bana gülümseyerek. Ama bana bu gülümseme 'EVET öyle de ' der gibiydi. Bende zoraki gülümseyip " ah evet sanırım çarptım. Sorun yok" dedim.
Esra kulağıma doğru eğilip sessizce "Çağlayan'ın senin evinde ne işi vardı Armi'cim" diye fısıldadı. Bende ona karamsar bir şekilde " Şey.. yani.. Bende kaldı dün biz sevgiliyiz" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUZ -Tekrardan Yayınlandı!-
Storie d'amoreArmina, annesi ve babasını trafik kazasında kaybetmiş, dayısı ve yengesi ile yaşayan bir kızdı. Yaşadığı olaydan dolayı okulunun devamını İstanbul'da devam ettirmek için bir otobüs aracına binmişti. İşte her şey o anda başlamıştı.. Çağlayan, sessiz...