O günkü antrenman maçının skorlarını görünce alnındaki teri siler ve mutlu bir tezahürat yaparsın. Hinata koşar ve terli bir kucaklamayla sana sarılır, Fukurodani'yi yenebildiği için kesinlikle heyecanlanır - sonuçta, takımın kabarcıklı, baykuş saçlı kaptanı Bokuto'ya bakar. Onu tebrik ediyorsunuz ve takımın geri kalanına koşuyor, hepsi de zaferlerinin sevincini yaşıyor. Takımın menajeri olarak, çocuklarla aynı voleybol sevgisini paylaştınız ve kazanacakları kadar heyecanlıydınız. İki takım kendi aralarında sohbet ederken, siz ve Fukurodani'nin menajeri ağları ve topları toplamaya başlıyorsunuz. Siz direkleri toplarken ağları atmak için gönüllü olarak sizden önce başlıyor. İşinize başlamak üzereyken arkanızdan birinin boğazını temizlediğini duyarsınız. Döndünüz ve karşı takımın pasörü Akaashi Keiji'den yumuşak bir gülümsemeyle karşılaşıyorsunuz.
"Hey... y/n? Bu sen misin?" Gülümsemenizin gözlerinize ulaşmasına izin verdiniz ve gösterişli yakışıklı çocuğun ani ilgisi karşısında kızardınız.
"Evet o benim. Sen Akaashi'sin, değil mi?" Adının dudaklarınızdan duyulduğunda kıkırdar.
"Anladın." İkinizin arasında bir sessizlik dalgası geçer ve ilk başta neden size yaklaştığını merak edersiniz. Onunla aşırı ilgilendiğiniz gibi değil - onunla ilk kez konuşuyorsunuz - ya da bekarsınız. Şu anki ilişkiniz biraz... karmaşıktı. Ancak, kuzgun saçlı pasörün gülümsediğinde gözlerinin nasıl parladığını, fazla mükemmel dudakları ve soğuk bir günde sıcacık bir battaniye gibi nazik ve davetkar olan koyu renk gözlerini fark etmeden edemezsiniz.
"Ne zamandan beri Karasuno'nun menajerisin?" Onunla göz göze geliyorsunuz ve bir an durup düşünüyorsunuz.
"İlk yılımdan beri. Üçüncü yıllardan bazılarıyla salonlarda tanıştım ve o sırada beni koçla tanıştırdılar ve hemen katıldım. Şu anki üçüncü yıl sınıf arkadaşlarımdı, bu yüzden beni takıma katıldıklarından beri tanıyorlar." Başını salladı ve diğer çocukları izlemek için döndü.
"Bu oldukça havalı. Anladığım kadarıyla voleybolu seviyorsun?" Cevabınız neredeyse anında, düşünmenize bile gerek yok.
"Evet! Voleybol benim hayatım. Her zaman bir takımın pasörü olmayı hayal ettim ama ailem oynamama asla izin vermedi. En fazla yapmama izin verilen şey yönetici olmaktı." Sözleriniz üzerine yüzü aydınlandı, ilgi alanlarınızın benzer olduğunu fark etti. Hemen farklı setler hakkında bir sohbete atlıyor ve ikiniz birlikte konuşup gülerek eklemekten çekinmiyorsunuz.
~
Daichi, Hinata'yı sırtından alkışlarken, bakışları seni arıyor, o kadar uzun zaman önce nerede durduğunu, maçı kazanmak için çok uğraştığın takımı izlerken güzel yüzün bir gülümsemeyle görüyor. Bir anda sizi seçiyor, ancak sizinle sohbet eden kuzgun saçlı çocuğu fark etmeden önce ikinizin de yüzünde gülümsüyor. Sana bakışından, ikiniz arasındaki mesafeyi kapatmak için adeta can atıyormuş gibi görünmesinden ve yüzünüz aydınlandığında daha da büyük gülümsemesinden sizinle ilgilendiğini anlayabilir. Suga, kahverengi saçlı kaptana yaklaşır ve omzuna dokunur, dikkatini senden uzaklaştırır.
"Y/n'yi gördün mü? Onu arıyordum." Daichi hiçbir şey söylemiyor bile, sadece senin ve Akaashi'nin durduğu yeri işaret ediyor. Suga, ikinizin nasıl güldüğünü ve birlikte konuştuğunu gördüğünde gözleri kararıyor. Her iki takım da birlikte antrenman yapmaya devam ederken, her zamanki hafif ve eğlenceli tavrı kayboldu ve Daichi daha iyi bir yerde değil. Bu, Akaashi'nin, yeterince sahip olduğu bir şeyi açıklarken elini omzunuza koyduğunu gördüğü zamandır. Suga'nın dikkatini çeken ikisi, senin durduğun yere doğru yol alırlar. Daha onlar bir şey söylemeden arkanızdaki gerilimi hissedebilirsiniz, Daichi elini bileğinize sarar.
