30.BÖLÜM; "ZİHNİN GÜCÜ"

68 9 28
                                    

Zihnimin duvarları arasında çığlık çığlığa kalan bir kız var. Tanımıyorum. Tanıyamayacağım kadar yabancı bana. Durmamı, pes etmemi istiyor. Yorulduğunu, güçten düştüğünü haykırıyor.

Duramam.

Durduğum an ailemi kaybederim.

Duramam.

Durduğum an kendimi kaybederim.

Dişlerimi sımsıkı birbirine bastırdım ve kadının bulunduğu zindana doğru ilerledim. Beni gördükçe kırışık yüzündeki gülümseme büyüyordu. "Sana verdiğim ayna işe yaradı mı?" diye sordu sakince. "Nasıl? Güzeldi değil mi?"

"Nesin sen?" dedim sertçe nefesimi vererek. "Senin ölü bedenini gördüm. Kanlar içinde. Ölmüştün. Sen ölmüştün ama şimdi nasıl?.." Yanaklarıma hücum eden kanın varlığını hissediyordum. Garip bir his damarlarımdan çıkarak tüm bedenimde gezindi. Korkunç derecede korkuyordum. Anlam veremiyordum ve bu beni korkutuyordu.

"Beni ölü olarak göstermek zor olmadı. Benim efendim hafife alınacak biri değil." dedi gülümsemesini saklama gereği duymadan. "Seni ve tüm aileni sonsuza dek alt etmek için hazırlanıyor. O gelecek ve sen ondan kaçmak için elinden gelen ne varsa yapmalısın. O, tüm gücün simgesi. Onun adı," dediği an ona tüm dikkatimi vermiş dinliyordum ki, bir anda yüzünü korku dolu bir ifade aldı. Eli boğazına gitti, boğazından yukarıya hırıltılı bir ses yükseldi. Tırnakları boğazını parçalarcasına yırtmaya başladı. Endişe içinde elimi ona uzattım fakat ona elimi uzattığım an çığlığı basarak yere yığıldı.

"Ne oluyor ona?" diye bağırdım. Yaşlı kadın daha fazla bağırdı ve iki ellerini birden boğazına sararak kendini bu durumdan kurtarmaya çalıştı. "Azel bir şey yap! Ölüyor, bir şey yapın! Şunun kilidini aç!" Ellerim parmaklıklara dolandı ve büyük bir endişenin içinde sarsmaya başladım.

"Geriye çekil, Mihri!" diye bağırdı, Ateş. Onu duymamış gibi devam ettim orada durmaya. Ta ki Azel belimden tutup beni geriye çekene kadar. Ayakkabılarım yere sürünüyordu. Ben ileriye gitmeye çalıştıkça o beni daha sıkı tuttu.

Ve o an ölümcül darbe kadının üzerinde gerçekleşti. Tırnakları boğazını yırtarak kanın sızmasını sağlarken, ağzından dolu dolu kan aktı ve titreyerek kendini tamamen yere bıraktı. Gözlerime dolan yaşlar üzüntüden değil, korkudandı. Kesik bir nefes aldı fakat veremedi, gözlerini yumdu ve ölüm onu buldu.

Başı sertçe yere çarparken duyduğum sesle birlikte gözlerimi sıkıca kapattım. Başının etrafındaki kanları görmeye katlanamıyordum. Midemin bulandığını hissettiğimde yüzümü ekşittim. Kapattığım gözlerimden yaşlar hızla boşaldı. Gözlerimi kapatmış olabilirdim ama görüntü hâlâ gözümün önünde diri diri duruyordu.

Ağlama sesleri yükseldi. Korku doluydu. Herkes korkudan ağlıyordu. Kendilerine verilecek zarardan korkuyorlardı ama onca insanın canına kıyan acımasızlarda onlar değil miydi? Onlara acımamı hak ediyorlar mıydı? Dolunay'ı bir zamanlar seven tek kişinin ölümünün sebebi de onlarken, gerçekten bir şeyleri hak ediyorlar mıydı?

Gözlerimi hızla araladım ve nefret saçan bakışlarımı tek tek zindanda korkudan titreyen insanlara çevirdim. "Onun neden öldüğünü biliyor musunuz?" diye sordum yüksek bir sesle. "Çünkü kölelik yaptığınız kişinin adını söylemek üzereydi. Bir sır gibi sakladığınız kişinin size hiçbir değer vermediğini, sizi her an öldürebileceğini biliyor muydunuz?"

Bu kadının normal yollarla ölmediğinin farkındaydın.

"Ve..." deyip elimi Azel'in karnımdaki elinin üzerine yerleştirip kavradım ve karnımdan uzaklaştırıp bir adım öne doğru geldim. "...sizin sonunuz onunkinden daha iyi olmayacak. Siz bunu seçtiniz. Son bir şans veriyorum. Bana onun kim olduğunu söylemeniz için son bir şans."

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin