37.BÖLÜM; "HİSLERİN ÇIPLAKLIĞI"

64 10 74
                                    

Yabancıyım kendime.

Hiç olmadığı kadar kimsesizim, yardım dilenen bir çocuk gibiyim. Büyümek ardında felaketleri getirirdi, doğru ama ben hiç küçük olmamıştım. Ruhumdan usul usul yükselen korkunun rengi gözlerime kadar ulaşmış gibiydi.

Karşımda duran adama baktıkça kaşlarımı çatmadan duramıyordum. Eline baktım, sonrasında tekrar yüzüne. Gülüşünü parçalamak, gözlerini yerinden çıkarmak istedim. Elimin tersiyle elini sertçe ittim. "Ne istiyorsun?" dedim buz gibi bir sesle.

Yalnızca adını duyduğum, aileme zorluklar çıkaran adam tam karşımdaydı. Dişlerimi sıktım.

"Ne mi istiyorum?" Etrafına bakındı. "Asıl sen ne istiyorsun? Ölmeden benim şehrime geldiğine göre hesaplaşmamız gereken konular var."

"Senin şehrin mi?"

"Evet, burayı ben yaptım. Burası benim eserim, şehrim."

Kaşlarımı çattım. "Senden bir şey istediğim yok."

"Bana neden bu kadar kızgın olduğunu anlayamıyorum." dedi yalandan dudağını büzerken.

"Elvin'i başta idam ettiren sendin!" dedim sesimi yükselterek. "Onu öldürdün, sevdiğin hâlde onu öldürdün!"

"Bazı şeyler yaşanmalıdır, Mihriciğim. O da beni seviyordu ama Asır daha zengin diye onu seçmişti. Benden gitti ve ben de benden gitmenin bedelini ona ödettim."

Sertçe yutkundum. "Sen aptal mısın? Hangi insan sevdiği kadının ölümünü normalleştirir? Sen bir canisin!"

"Cani veya değil," Bana doğru bir adım attığında kendimi gerilememek için zorladım ve olduğum yerde kaldım. "Ben buyum ve o benim böyle olduğumun gayet farkındaydı."

"Sen ne saçmalıyorsun adi herif?" Omzundan ittirdim ve ona tiksinerek bakmaya başladım. "Anneme de takıntılıydın, seni sevmediği için onu eve kilitleyen, zorla kendini sevdirmeye çalışan sen değil miydin sanki?"

"Anneni hâlâ seviyorum!" diye bağırdığında daha fazla dayanamadan yüzüne sert bir tokat attım. Yüzü yana savrulurken alt dudağını öfkeyle yaladığını gördüm. Bu sefer korkmadım onun iğrençliği karşısında.

"Sakın!" dedim haykırırcasına. "Seni bu ölü hâlinle bile öldürmemi istemiyorsan keseceksin sesini!"

Başını hızla düzeltti ve bana doğru iki adım atıp dibime girdikten sonra saçlarımı kökünden kavrayarak çekti ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Tırnaklarımı boynuna batırıp yüzümü ekşittim, canımı yakıyordu.

Tırnaklarım onu acıtmış olmalı ki dudaklarından kısık bir inleme fırladı, ellerimi boynundan çekip karnına sert bir yumruk attım. Ellerini saçlarımdan uzaklaştırmış, iki elimi de kavrayıp belimin arkasında sabitledikten sonra beni sertçe evin duvarına yaslamıştı. Ona kafa atmaya çalıştım fakat başını geriye çekerek buna engel oldu.

"Bırak beni!" diye bağırdım. "Seni gebertirim, bırakacaksın beni!"

"Baksana, annen bana gelmiyorsa," Dudaklarını boynuma bastırdığında buz kestim. "sen gelirsin." Nefesim kesildi, hareket edemedim. Dudakları boynumda sürünerek hareket ederken korkuyla tepinmeye başladım. Ellerimi elleriyle, bedenimi bedeniyle sabitlemişti. Bacaklarımın dermanı çekilmiş gibiydi.

"Bırak beni! Saçmalama! Bırak beni hemen!" Kelimelerim benden bağımsızca titrek çıkıyordu, korkudan ne yapacağımı bilemiyordum. Dudağını sertçe boynuma bastırdığında kusacağımı hissettim ve aklıma gelen şeyle hemen özel bölgesine dizimi geçirdim. İnleyerek benden uzaklaştığında kaldığımız yerin kapısına doğru koştum fakat saçımdan tutup beni geri çekmesiyle hareketim bir anda kesildi.

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin