35.BÖLÜM; "REDDEDİLİŞ"

67 9 56
                                    

Kaburgalarımın acısını tazeleyecek kadar büyük nefesler çektim içime hızlı hızlı. Göğsüm içime giren ateşle körüklendi, acıdı, kaynadı; aldırmadım.

Sanki üzerinden yıllar geçmişti. Şimdi onu böyle görünce, yıllarımın öylesine geçtiğini hissediyordum. Ne hareket edebiliyorum ne de ona bakmayı kesebiliyorum. Gözlerim onun zehirlerinde gezinirken bile tedirgindim, nefes alışlarım durmadı fakat veremedim bir an.

Durdum.

Yüzünü inceledim. Çıkan kirli sakalları ona farklı bir olgunluk katıyordu, yakışıyordu da. Kaşları çatık dolaşmayı tercih ederdi ama şu an normaldi. Dudakları hafif aralıktı, onun da derin bir nefes aldığını gördüm.

Yanına gidip elimi yanağına yaslamak ve gözünün altındaki beni öpmek istiyordum, gözünün altındaki o küçük kahverengiye çalan siyah nokta bile ona çok yakışıyordu.

Araf yanımdan hızlıca geçti ve kardeşinin karşısına geçip ona sıkıca sarıldı. Azel bana bakmayı kesti ve abisine sarıldı. Dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu. Bir şeyler konuştular ama duyamadım, sesleri buraya gelmiyordu. Ateş elini omzuma koyarak beni bir adım ilerlettiğinde Araf ona sarılmayı bıraktı ve bize baktı. Azel kısaca Dolunay ve Ateş'e bakıp baş selamı verdiğinde heyecanım büyüdü.

Bana bakmasını bekledim.

Deli gibi bunu bekledim.

Nefesimi tuttum ve ona daha dikkatli baktım fakat Ateş ve Dolunay'a selam verdiği gibi arkasına dönüp bana bir kez bile bakmadan ilerlemişti. Omuzlarım düştü, onun arkasından bakakaldım.

Ve ne yazık ki sonuna kadar haklıydı fakat yine de bana bakmayı bile istemeyecek kadar mı nefret ediyordu benden? Bu içimi acıttı, o an diğer bütün acılarımı unutmuştum.

"İhtiyacı var," dedi, Dolunay. "zamana."

Araf yavaşça yanımıza geldi ve artık gözleri parlıyordu. Ne de olsa ona sarılabilmişti. Ben yapamamıştım. Güzel kokusunu koklayamamıştım.

"Biraz kafasını toplamak istiyor." diye bir açıklamada bulundu. "Bu süre boyunca kimseyi yanına istemiyormuş."

Güldüm ama bu istemsizce olan bir şeymiş. "Yani sana yerini söylemedi ve sen de gitmeyeceksin?"

"Hayır, söylemedi." dedi fakat bunun yalan olduğunun farkındaydım.

"Bu o kadar kolay değil." dedim dişlerimi sıkarak. "Buraya kadar geldim, onu görmeden, onunla konuşmadan hiçbir yere de gitmiyorum." Diğerlerini umursamadan hızlı adımlarla arkasından ilerlerken. Benden biraz daha öndeydi ama durmadım, o benden daha yavaş yürüyordu.

Nihayet arkasında durduğumda kolundan tuttuğum gibi kendime çevirdim. İlk başta elimden kurtuldu, sonrasında da arkasına dönüyordu ki bir anda dudağımdaki kabuğu gördü. Patlayan dudağım kabuk tutmuştu.

Duraksadı, ne tepki vereceğini bilemiyor gibi gözüküyordu. Yine de bana bakabildi. O an ağlamak istedim. O ölümcül bakışlarıyla ölmek istedim.

Benden nefret etme, Azel. Her şeyi kaldırırım ama bunu kaldıramam. Yapma sakın.

Alt dudağını hafifçe ağzının içine kaydırdı ve tek kaldırıp bana sorar gözlerle baktı. Neden kolumdan tutup beni durdurdun?

"Artık bana bakmayacak mısın?" diye sordum çaresizce. O ne diyeceğini bilmiyorsa, ben de öyleydim. Bilmiyordum hiçbir halt. "Bu nasıl bir tavır?"

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin