6.BÖLÜM; "İZ"

110 16 31
                                    

İyi okumalar ❤︎

Raise the Sword | Pablo Tovar, Merkwood Music

"Ne içimdeki sokaklara sığabildim, ne de dışarıdaki dünyaya."
- Sabahattin Ali

Bu sefer üşüyüşüm farklı ve ızdırap dolu. Bu sefer soluğum boğazımda, zihnim görünmeyen intihar ipinde asılı kalmış. Ayık değilim sanki, ölüm her yerimi sarmış gibi. Parmak uçlarım uyuşmuş gibi, gözlerim yorgunluktan ve ağlamaktan kapanmak üzere. Dışarıda durup kendime mi eziyet ediyordum? Kendi yöntemlerimle ceza mı veriyordum kendime?

Öyleydi sanırım.

Şu an dışarıda duruyor, soğuğu ve titremelerimi umursamadan oturuyordum. Yaşadığım şeyin yoğun sızısı hâlâ kalbimdeydi, onu öldürmenin ağırlığını hâlâ sırtımda bir yük olarak hissediyordum.

Başımı arkamdaki duvara yaslayıp gözlerimi kapattığım vakit gözümden bir damla yaş süzüldü. Sırtım da üşüyordu, yere oturduğum için kalçam da ama bu benim için bir kendime gelme yöntemiydi ya da cezalandırma...

İç çektim acı içinde.

Neden böyle bir güç vardı zihnimde? Neden bu kadar ağır bir sorumluluk olmak zorundaydı?

Akan yaşı silme gereği duymadan gözlerim kapalı otururken duyduğum adım sesleriyle gözlerimi araladım ve gelen kişiye baktım.

Azel ellerini siyah pantolonunun cebine yerleştirmiş, bana dik bir ifadeyle bakıyordu. "Amacın seni sevenleri üzmek mi?" Ona bakmayı kestim ve elimin tersiyle akan yaşları sildim. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum ama bunu bile yapamayacak kadar halsiz hissediyordum.

"Beni sevenler?"

"Bencil olma," dedi dişlerinin arasından. "Abim, kuzenin... Hatta Tomris ve Laçin bile. Hepsi sana değer veriyor ve senin hastalanmaman için uğraşıyor ama sen çocuk gibi inat mı ediyorsun?"

"Ne hissettiğimi bilemezsin..." dedim mırıltıyla. "Zihnime sahip çıkamıyorum." Ellerimi başıma bastırıp histerik bir gülüş sergiledim. "Onu öldürmeyi ben istemedim, yemin ederim ben istemedim." Benden habersiz bir anda dudaklarımdan kopan hıçkırıkla gözlerim kapandı, bunu onun önünde yaptığım için daha fazla ağladım. "Ben kimseyi öldürmek istemedim!" dedim bağırarak. Nefesim tıkanıyor, boğazım acıyordu.

"Sessiz ol." dedi yanıma çöküp. Ellerini başıma vurduğum ellerimin üzerine yerleştirip elimi kavradığında duraksadığını fark ettim. "Abim senin yaptığını bilmelerini istemiyor, bağırma."

Titreyen çenemle birlikte ona baktım usulca. "Ben katil olmak istemedim." dedim zorlukla. Gözlerinden bir anlığına geçen hüznü gördüm ama hemen bu ifadeyi sildi ve kolunu belime sarıp beni ayağa kaldırdı.

"Ama dışarıda, bu soğukta böyle ince giyinerek bu gerçeği değiştiremezsin." Birbirine çarpan dişlerimi sıktım ve başımı salladım sakince. "İçinin soğuyacağını mı sanıyorsun?" Başını iki yana salladı ve beni bırakıp içeriye geçmem için bekledi. "Unutmadıkça soğumaz, boşuna uğraşma. Kendine zarar verdikçe zarar gören tek sen olmuyorsun bu yüzden bencillik etme ve gidip yatağında dinlen. Sabah kalktığında diğerlerinin senin yine ateşin çıktığı için üzülmelerini istemiyorum."

"Bencillik?" diye sordum şaşkınlıkla. Aslında söylediği her şeyin doğru olduğunun farkındaydım. Parmaklarımı saçlarıma dokundurup geriye doğru taradım ve esen sert rüzgâr yine dağıttı. Tıpkı ruhum gibi dağılmışlardı. "Ne hissettiğimi bilmiyorsun, o yüzden bu kadar rahat konuşma benimle."

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin