17.BÖLÜM; "BİLİNÇ"

79 12 20
                                    

Seksendört - Anlayamazsın

"Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan, düşündükleri ağır geliyor mesela."
-Octavio Paz

Bazen sorguladığım şeyler var. Neden ben? Bunu herkes sorardı elbet ama gerçekten neden ben? Neden o kadının merhametine bırakılmış bir çocuktum zamanında ve belki de hâlâ...

O vicdansız kadının yaralarını neden benim bedenim kaldırmak zorundaydı? Hiç kimsenin başına gelmesini istemeyeceğim o acıyı neden ben çekmiştim sürekli? Yaralarım hiçbir zaman tam iyileşmemişken tekrar üzerine daha beterlerini yerleştirmesi ızdırap veriyordu.

Tırnaklarımı boğazıma geçirip alamadığım nefesi almak istedim. Sessizce oturmaktan başka hiçbir şey yapmadım. Sessizce ölümü beklemekten neden başka bir şey beklemedim ben? Öğrenmem gereken bazı şeyler vardı. Kraliçenin üzerinde gücümün neden etkisiz olduğunu bilmek gibi ama bunu nasıl öğreneceğimi bilmiyordum. Laçin'e söyleyemiyordum, belki o bilebilirdi ama Araf gücümü bilmelerini istemiyordu.

Neden?

Benden korkarlar mıydı? Ben olsam korkabilirdim. Her an öfkeme yenik düşüp onları öldürebilme ihtimalim varken ben onların yerinde olsam korkardım.

Peki ya o zaman neden onların yanından ayrılıp onların hayatını riske atmaktan vazgeçmiyordum? Sanırım bencillikti bu. Etrafımda beni seven insanların olmasını istiyordum ve bu yüzden onları tehlikeye atıyordum.

Azel'in umursuz bir sesle, "Ne düşünüyorsun böyle kara kara?" diye sormasıyla düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım.

"Hiç."

"Hiç?"

"Hiç, Azel. Hiç."

Koltuktan kalktım ve dolabın kapağını açıp üzerime alabileceğim bir şey aradım.

"Benden ne saklıyorsun?"

Dudaklarımda peyda bir sırıtış belirdi, elimle önüme gelen saçlarımı çektim ve ona döndüm. "Aslında senden bir şey saklayamıyorum, Azel. Dilersen zihnimi ele geçirip öğrenebilirsin yani ben ne kadar saklarsam saklayayım sen öğrenebilirsin."

Gözlerini kıstı ve bana tehlikeyle baktı. "Bunun farkındayım ama ben senden duymak istiyorum."

Güldüm. "Bu zırvalıklar aşırı saçma geliyor inan bana. Bir şeyi merak ediyorsan sadece öğrenmek istersin. Yok senden duymak istiyorum falan... Bunları geçelim."

Dudağının bir kenarı usulca kıvrıldı. Başını yatağın başlığına yaslayıp bana gurur duyan bir bakış attı. "Düşünce tarzın benimkine benziyor." dedi ve sonra gülüp yatağa uzandı ve üzerine yorganı örttü. "Hadi uyu, bugün çok yorucuydu."

"Uyuma hemen." dedim ve elime gelen battaniyeyi koltuğun üzerine atıp banyoya girdim. Duvara montelenmiş olan dolaptan merhem alıp ellerimi iyice yıkadım. Tekrar içeriye girdiğimde Azel'in çoktan gözlerini kapattığını fark etmiştim. Gerçekten yorulmuş olmalıydı.

Elimdekileri yatağın yanındaki komodine koyup yatağa oturdum ve onun yüzüne baktım. Ay ışığı tenini süsemiş, kirpiklerinin gölgesi hafifçe elmacıklarına dökülmüştü. Alnına serpilen yumuşak, siyaha yakın kahve saçları onun güzelliğine güzellik katmıştı. Birbirine örtülü kırmızı dudakları, dokunmam için haykırıyor gibiydi.

Parmak uçlarım yavaşça onun alnına dökülen saçlarına dokunurken derin bir nefes aldım ve saçlarını geriye doğru yavaşça yatırdım. Sonrasında işaret parmağımın uzuna biraz merhem sıktım ve dudağının kenarına dikkatle sürdüm. Çenesinde kendini belli eden morluğu gördüğümde kaşlarımı çatmadan edemedim. Ayağa kalktım ve buzluktan buz jeli çıkartıp bir beze sardım ve Azel'in çenesine hafif hafif bastırdım. Karnı acıyor muydu? Biliyordum ki o kısma aldığı darbe acıtıcıydı. Hâlâ acıyor olabilirdi ama buna yapabileceğim bir şey olmadığı için ayağa kalktım, merhemi ve buzu yerine bırakıp koltuğa uzandım ve battaniyeyi üzerime örtüp gözlerimi kapattım.

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin