25.BÖLÜM; "BİRLİKTELİK"

81 9 32
                                    

Birkaç gündür normal bir yaşam sürüyordum ve bu beni biraz şaşırtıyordu. Sanırım her günümün olaylı ve yorucu geçmesine alışıktım. Bu birkaç gün içerisinde yalnızca araştırma yapmış ve dinlenmiştim. Yılların yükünü omuzlarımdan atamazdım ama bir miktar hafiflettiğimi hissediyordum.

Şimdi ise gecenin bir yarısı Azel'in odasında, onun yatağının üzerinde oturmuş ve sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Odasında değildi. Muhtemelen yine birilerini tehdit ederek ağızlarını arıyordu. Onun kısa bir süre için bile olsa yokluğu kalbimi ağrıtmaya başlamıştı. Kendi kendime düşünür olmuştum. Ben hangi ara ona bu kadar bağlandım?

Dizlerimi kendime çektim ve düşündüm. Azel'in saraya gelip beni kurtarmasını engellemek isteyen kimdi? O kadar kişiyi bir gecede öldürüp yaptığı şeyi sanki kraliçe yapmış gibi gösteren kişi kimdi? Kraliçenin böyle olmasının altında yatan asıl sebep neydi? Ben kimdim? Kahretsin, ben kimdim? Ben kendimi tanıyamayacak kadar kaybolmuş hissediyordum, zihnim her geçen saniye idam ipine asılıyordu. Her geçen gün bir şeyleri çözüyor olsak bile daha da düğümde gibi hissetmemin sebebi neydi?

Derin, titrek bir nefes çektim içime. Gözüme yaşlar dolmuştu ama akan bir şey yoktu. Gözümü kırpsam akacak gibiydi ama kırpınca akmadı. Sonra gözüme doluşan yaşlar kayboldu, ben daha da kayboldum.

Sessizce iç çektim ve o an aralanan kapıya baktım. Azel üzerindeki ceketi çıkartarak içeriye girmişti ve bakışları beni bulduğunda afalladığını gördüm. Beni odamda düşünüyor olmalıydı ama ben onun yanında olmak istemiştim.

Pürüzlü bir sesle, "Neredeydin?" diye sordum. İçeriye girdi ve kapıyı ardından kapatıp ceketi koltuğun üzerine öylesine fırlattı.

"Sen iyi misin?" Bana cevap vermemişti.

"İyiyim. Sen neredeydin?"

İlk başta tereddüt etti fakat sonra nihayet cevap verdi. "Elvin'in yanında." Dizlerime sardığım ellerim bir anda çözüldü ve iki yanıma düştü. Ona şaşkınlıkla baktığımı fark edince yanıma yaklaştı, yatağa oturdu ve eliyle alnına dökülen saçını geriye doğru taradı ama o tutam tekrar düşmüştü. "Dediğim gibi: O bazı şeyleri kendi isteğiyle yapmıyor." İçimde oluşan öfkeye engel olamıyordum, beni soluksuz bırakacak kadar yakıcı bir histi bu.

"Yani?" dedim ve kaşlarımı çattım. "Bir insana kimse yapmak istemediği şeyleri yaptıramaz. O bunu istedi ve bana yaptı. Beni yaşarken öldürdü ve bu bir başkasının suçu değil, onun suçu."

Eli sakince kolumu buldu. "Biraz sakin ol. Kimse o suçlu değil demedi."

Güldüm ve kolumu onun elinden çektim. Bu o anlık içimden gelen bir şeydi ve bu onu açıkça şaşırtmıştı. Yıllardır gördüğüm işkence gün yüzüne tekrar çıkmıştı, kemiklerim sanki tenime batıştı. Kötüydüm, çok kötüydüm hem de.

"Ben ilk defa birini öldürdüğümde kaç yaşında olduğumu bile bilmiyorum, Azel. O kadar küçüktüm ki... O adam bir kız çocuğuna zarar verdiğinde dayanamadım ve içimde ona karşı büyük bir öfke oluştu. Onu öldürdüm, zihnimin kirli elleriyle onu öldürdüm ve sonra ne oldu biliyor musun? Ben daha ne yaptığımı bile bilmeden Elvin geldi ve beni zindana tıktı! Acımadı ya! Acımadı!" Boğazımı saran yumruyu göz ardı etmeye çalıştım ama yapamadım. Dişlerimi sıkıp defalarca kez yutkundum ama o his hâlâ oradaydı. Öyle büyük bir dikkatle gözlerime bakıyordu ki, nefes almak daha da zorlaştı. Bakışlarında hiçbir duygu yoktu, bomboştu ama sanki her söylediğimi zihnine kazımak ister gibi dikkatliydi. "Sonra birini daha öldürdüm ve işkenceleri o an başladı. O zamandan sonra sanki o beni işkenceye maruz bırakınca zihnim duracakmış gibi işkence etti bana. Sırtımdaki izlerim geçtiği an tekrarladı, sürekli bana ondan daha alçak olduğumu hatırlatmak ister gibi tekrarladı ve ben en sonunda kendimi kapattım."

KAYIP RUHLAR MAHZENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin