"Ne istiyorsun benden?" diye tısladım.
Artık kartlarını ortaya sermesinin vakti gelmişti. Hiç lafı eğip bükmeden, hesap sorar gibi sormak istemiştim ama sesimin titremesine engel olamadım.
Başını bana çevirdi. Koyu Maviler ateş etmeyi durdurdu, silah değiştirdi, yoğun bir şekilde taramaya başladı.
Acıma hissi olmayan bir katilin ikinci darbeye asla gerek kalmayacağını bilerek indirdiği hançer gibi yalnızca tek bir kelime döküldü dudaklarından.
"Seni"
Sarsıntılar tüm bedenimde yerkürenin içindeki canlıların dayanabileceği ses desibelinin üzerine çıkmış gibi gümbürdüyordu ama ben dışarıya ufacık bir ses bile veremiyordum.
Ağzım hafif aralık, bir süre ablak ablak suratına bakakaldım. Kendimi koruma güdüm devreye girmiş göğüs kafesimi içe doğru bükmüştüm sanki.
Kelimenin devamını getirmiyordu. Devamı varsa da şuan gelmesine gerek yoktu. Ne istediğini tek bir kelimeye sığdırmış, o tek kelimeyle bana dair klasörler dolduracak planlarını ortaya dökmüştü.
Beni istiyordu !
Birşeyler söylemek istedim ama ağzımı açarsam dudaklarımdan acınası bir şekilde bir karga gibi 'GAK' diye saçmasapan birşey çıkacağı korkusuna kapıldım.
Beni sorduğum soruya da, aldığım cevaba da pişman etmişti. Şimdi de gözüne kestirdiği ceylanın kanıyla dişlerini sulamadan, etiyle karnını doyurmadan önce göz banyosu yapan bir kurt gibi irislerini bana çevirmişti.
Dakikalar evvel Emir'le olan evlilik konuşmamı ailemin yanında ifşa etmekle beni tehdit eden adam geçmiş karşıma beni istediğini söylüyordu. Yaptığı bu hadsizliği babama söyleyebileceğimi düşünemiyor muydu? Ya da bunu göze almıştı...
Konuşacak cesareti asla bulamıyordum. Cümleler, kelimeler, harfler.., sanki benimle saklambaç oynuyordu. Oyunun sırası mıydı?
Bu sözünün ardından hangi cümleyi kurarsam kurayım o karşılığında bana savaş ilan edecekti. 'Sen ne saçmalıyorsun?! Hemen beni bu arabadan indir! İstediğin şey mümkün değil. Unut bunu. Birdaha seni görmek istemiyorum! Sen ne ahlaksız bir adamsın! Olmaz...' gibi aklıma türlü türlü cevap kelimeleri dizilirken bunların herbirini bertaraf edebileceğini farkettim. Bu arsız isteğini dillendirirken alabileceği cevapları da devamında yapacağı atağı da hesaplamıştı muhtemelen.
Geri adım atması için akıllıca kelimeler bulmalıydım. Bağırıp çağırmanın bir faydası olmayacağı apaçıktı. Aramızdaki gergin bekleyişi benim sonlandırmam gerektiği muhakkaktı.
"Ama ben seni istemiyorum." dedim kendimden emin çıkan bir sesle yüzüne bakmadan. Kurabileceğim en akıllıca cümle buydu.
Yüzüme baktı ve sonra arabanın tekerlerinin az sonra ezeceği asfalta dikti gözlerini. Hernekadar vereceğim cevapları kafasında tartmış olsa da düşünmekle hayata geçmesi aynı şey olmuyordu. Reddedilmeye alışık olmadığı belliydi.
"Bunu zaman gösterecek."
"Ne demek zaman gösterecek? Bize zaman falan vereceğimi söylemedim. Sana gayet anlaşılır bir cevap verdim."
"Zamanı ben veriyorum."
"Hahh!" dedim kinayeli bir şekilde. O an her istediğini elde etmeye alışık olan bu adama ders verebilecek tek kadın olmayı diledim. Melike gibi ilişki budalalarıyla beni bir tutmasından nefret ettim. Melike istediğini yapabilirdi. O da Melike gibilerle istediğini yapabilirdi ama ben onlarla aynı kumaştan olmak zorunda değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER +18 (TAMAMLANMADI)
General Fiction🔞... Fantastik DEĞİLDİR Ağır cinsel içerik ve şiddet barındırır. *** "Bana hayır diyemezsin. Uykum var diyemezsin. Başım ağrıyor diye bahane sunamazsın. Bu gece canım böyle istedi diyerek başka bir odaya gidip uyuyamazsın... Bana kırgın olman, öfke...