Bir eli hâlâ yanağımdayken "İnkar etmiyorsun." dedi yine aynı ses tonuyla. "Bana aşık oldun..."
Bu bir soru değildi. Doğruluğundan şüphe etmediği tespitini acımasızca yüzüme vurdu.
Yutkundum. Yine koca koca damlalar yuvarlandı gözlerimden. Benimle oynuyordu. Yakarışlarımı görmezden gelişine sinirlenmiştim.
"İyi ya. Sen de kına yakarsın." dedim.
Burnundan güler gibi hızlı bir nefes bırakırken göğsü oynadı. Ama buna tezat olarak yüzüne çok farklı, çok başka anlamları olan bir ciddiyet de hakimdi. Koyulaşan mavileri yine tenime alev topları göndermeye başladı. Ancak bunlar bugüne kadar gördüklerimden çok daha yakıcıydı.
Beni yerle bir edecekti. Her nekadar duruşunu çok değiştirmemişse de emin olduğu duygularımın hareketliliği tam önümdeki belden üstü çıplak bedeninde kendini gösterdi.
Onunla birlikte olacağımı söylemiştim... Hangi cesaretle?! Şimdi hemen burada bana sahip olmak istediğini söylese ne diyecektim? Buna asla cesaret edemezdim. Offf! Her türlü canım yanıyordu. Kahredici bir ağrı kalbimin orta yerine çıkmamak üzere girmiş gibi inledim.
Alt dudağını diliyle içeri yuvarlayıp ısırdı ve gözlerini kısarak bir süre yüzümü izledi. Sanki çektiğim bu ızdıraptan keyif almış gibi memnun bir ifadesi vardı.
"Evet, kına yakacağım. Hiç şüphen olmasın." dedi. Mavileri başka birşeyi görmüyormuş gibi bakarken yanağımdaki parmaklarını bir süre yine gözyaşlarım üzerinde gezdirdi. Sonra elini aşağı indirdi ve elimi avucunun içine aldı. Kapıdaki diğer elini de indirerek işaret parmağıyla avucumun içini gösterdi. "Tam buraya." dedi, soluklandı "Tam buraya kına yakacağım..."
Ne demek istediğini anlamayarak kaşlarımı çattım.
Okyanuslarının derin karanlıkları yüzüme kalktı. Ondan kurtulmaya çalışırsam vurgun yiyeceğimi anlatır gibi beni çepeçevre sarmaladı. Konuşmasına devam edeceğini belli eden ağzından kelimeler dökülmeden önce diliyle alt dudağını ıslattı.
"O kınanın ortasına da altın koyuyorlardı değil mi?" dedi gözlerimin içine bakarak...
Anladığım şeyi mi ima ediyordu ben mi yanlış anlıyordum? Sorsam bana güler miydi? Hoş, ağlamaktan kan çanağı olmuş gözlerim, kızarmış yüzüm ve burnum, iç çekmelerimin arasında kaybolmuş sesimle birşey sorabilecek durumda da değildim ama burada bırakılacak bir cümle de kurmamıştı.
Üst kısmı çıplak bedeninin bana bukadar yakın olmasının da sağlıklı düşünme becerime hiç iyi gelmediği ortadaydı.
Allah'tan cümlesini orada bırakmamaya karar vermişti de kafamın içine ampul gibi asılan kocaman soru işaretinin ağırlığından kurtulmuştum.
"Hani şu kına gecesinde gelinin avucuna yakılan kınanın ortasına konulan altın... Adettendir, düğünümüzün kına gecesinde sana da yakarız." dedi. Düğünümüzün!
Gözlerim ağlamaktan vazgeçmiş, hâlâ duyduğunu idrak etmekte zorlanan zihnimin sonucu olarak yukarı kavislenen kaşlarımın altında iri iri açılmıştı.
Bana biraz daha yaklaştı. Artık yüzlerimiz arasında bir santim ya vardı ya yoktu. "Sana rahat hissettirecekse.., karım olana kadar bekaretine dokunmayacağım." diye fısıldadı. 'Karım olana kadar !'
Nutkum tutuldu. Daha az evvel kalbime arka arkaya inerek acı çektiren öldürücü darbelerin aslında toprağa bir fidan dikmiş de dünyayı çiçeklendirmiş gibi hissettirmesi normal miydi? Gözlerim iri iri açılmış ona bakmaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER +18 (TAMAMLANMADI)
Fiksi Umum🔞... Fantastik DEĞİLDİR Ağır cinsel içerik ve şiddet barındırır. *** "Bana hayır diyemezsin. Uykum var diyemezsin. Başım ağrıyor diye bahane sunamazsın. Bu gece canım böyle istedi diyerek başka bir odaya gidip uyuyamazsın... Bana kırgın olman, öfke...