"Kadının Kalender'e nefreti gözlerinden belli, baksana şuna." dedi, Sevinç anne.
"Vallahi! Çiğ çiğ yiyecek utanmasa!" dedi, annem.
"Geberesice, geberesice." dedi, elinde tespih, oturduğu kanepeye ayaklarını uzatmış tespihli elini hırsla sallayan babaannem.
"Dua et babanne, kocama dua et."
"Etmam mi? Ben siza hep dua ediyorum."
"Allah razı olsun." diyerek tekrar televizyona döndüm.
"...Biz barışı savunuyoruz. Sizse silahlanmaya çanak tutuyorsunuz. Hatta çanak tutmakla kalmıyor bunun için ürettiğiniz silahları devletimize satıyorsunuz. Siviller ve masumlar zarar görüyor. Sizi anlıyorum, silah sanayi iştah açıcı bir sektör. Sürekli silahlanma yerine enerjimizi daha insancıl şartlar yaratmaya kanalize etmeliyiz." dedi, orta yaşlı sarışın kadın Kalender'e.
Bugün, hem bir televizyon kanalı hem de Youtube'da aynı anda yayınlanan bir programın konuğuydu Kalender. Yayına görüntülü bağlanmıştı.
Son günlerde STTG'yle ilgili hiç durmadan yaptıkları karalamalara Kalender'in cevap hakkının saklı olduğu bölüfünü yapmışlar, kolay kolay saldırılara bizzat cevap verme gereği duymayan kocamsa biraz da benim, insanlara anlatmazsan bilemezler ısrarlarımla bu kez blöflerini görmüştü.
Neredeyse yarım saattir sordukları sorular, ürettiği teknoloji ve silahlarla Kalender'in gelirini nasıl katladığı noktasına getiriliyordu ısrarla. Oysa Kalender, bazı teknoloji ve silahların satışını yurt dışına yapmayarak bundan kat kat fazla gelirden feragat ettiğini de söylemişti daha az önce.
Özellikle, asıl mesleğinin avukatlık olduğunu öğrendiğim kadının tüm sorularının Kalender'i kışkırtmak amaçlı olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.
Bir yandan da elimdeki telefondan izleyici yorumlarını takip ediyordum. Kalender'e hak verenler, sövenler, olmadık iftiralar atanlar, onu savunanlar birbirine girmişti. Bana bile laf dokunduranlar, sanki kocam o suçtan aklanmamış gibi Azra cinayetini ısıtanlar...
Üzücü olan farklılıklar değil, insanların birbirlerine tahammülsüzlüğü ve nefretiydi.
"...Barışı savunurken ülkemizi bölmelerine göz mü yumalım? Unuttunuz galiba, özerklik ilan etmişlerdi. Askerlerimiz sivillerin zarar görmemesi için canları pahasına adım adım ilerlediler." dedi Kalender, yurt içindeki terör operasyonlarıyla ilgili yapılan eleştiriye.
Kadın Kalender'in sözünü kesti. "Savaşın, kanın ve gözyaşının haklısı haksızı olamaz. Bu durumu düzeltmenin başka yolları da olmalı. Gereğinden fazla silahlanıyoruz."
Kalender'in yüzünde samimiyetten fazlasıyla uzak, belli belirsiz bir tebessüm belirdi. Onu tanımayan anlamazdı ama ben anlıyordum. Bu tiplerden nefret ediyordu. Yine de mimiklerini kontrol etmekte başarılıydı. Ben olsam şimdiye patlamıştım.
"Ülkemizdeki terör operasyonları söz konusu olunca barış dilekleri sarf etmeniz ironik!" diye yanıtladı, kadını Kalender. "Daha geçen gün üstü kapalı cümlelerle Gazze'deki katliamın haklılığını savunuyordunuz oysa."
"Şeytanın avukatları oldukları için." diye homurdandı, annem.
"Gazze bizim meselemiz değil. Ama yine de altını çizmem gerek, biz tüm insanlık için barış istiyoruz. İsrail'e de, katliamın başlamasına sebep olan terör örgütlerine de taraf değiliz."
Ülkemizi bölmeye çalışanlara gerilla, özgürlük savaşcısı, Filistin'dekilere terörist??? Kalender'in neden bunları konuşmak için bile kaale almadığını daha iyi anlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER +18 (TAMAMLANMADI)
General Fiction🔞... Fantastik DEĞİLDİR Ağır cinsel içerik ve şiddet barındırır. *** "Bana hayır diyemezsin. Uykum var diyemezsin. Başım ağrıyor diye bahane sunamazsın. Bu gece canım böyle istedi diyerek başka bir odaya gidip uyuyamazsın... Bana kırgın olman, öfke...