Allah belanı versin. Rahat bırak beni !" diye bağırarak bu defa da iki elimi kaldırıp avuçlarımı acıtacak kadar sert bir şekilde kapıya vurmaya başladım. Ağlamam burnumdaydı artık.
"Allah belamı vermiş zaten. Sana geçmiş olsun..." derken tam arkamda olduğunu fark ettim. Ve bu farkındalıkla olduğum yerde donakaldım.
Birbirleriyle uyumlu bir şekilde avuç içlerimden kapıya dayadığım ellerimin hemen yanına kendi ellerini yerleştirdi. Kolları ve bedeniyle etrafımı bir kafes gibi çevreledi. Şakağımı kapıya yaslayarak göz ucuyla sağ elinin uzun parmaklarına bakarken ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Göğsü arkamda, sırtıma hafiften temas ediyor gibiydi. Damarlarında dolaşan kanın sıcaklığını tenimde duyumsadım.
Bakışlarımı elinden çekip alnımı kapıya dokundurdum bu kez. Gözlerimi kapattım. Başımı burnum hafif kapıya sürtünürken çaresizce sağa sola oynattım. Titremesine engel olamadığım sesimle "Lütfen, bırak gideyim." dedim.
Saçlarımda, yakınlığının getirdiği esinti dolaştı. Derin bir nefes aldı, kokumu içine çekti. Göremesem bile çok fazla temas etmeden öylece üzerime eğilmiş durduğunun farkındaydım. Yutkundu.
Kapıyla onun arasında kalbim dörtnala koşarken burnunu belli belirsiz saçlarıma sürterek kulağıma doğru eğildi. Nefesi yanağımı ve boynumu okşadı. Sesini tehlikeli bir şekilde kısarak "Seninle iki aylık bir anlaşma yaptık." dedi, yarası birdaha iyileşmeyecek kör bıçakla kazır gibi.
Derin bir nefes daha aldı.
"Buna inan." diye devam etti benim bugün yatta ona yönelttiğim tonlamayı kullanarak "Bu iki ayın sonunda sen kendi isteğinle bana teslim olacaksın. Ve o gün geldiğinde ben sana hiç acımayacağım."
Kaç saniye o durumda kaldığımızı bilmediğim bir sürenin ardından yavaşca kendini çekerek kapı pervazının yanındaki panelde birkaç tuşa bastı. Bense, neredeyse bütünleştiğim kapıdan ellerimi çekmiş, titremesini durduramadığım parmaklarımla saçlarımı düzenleyip sağ tarafımı kulak arkası yaparak öylece dikiliyordum.
Belime hafif temas eden koluyla uzanıp kapıyı açtığında yüzüne hiç bakmadan, ardımdaki güçlü adımlarının eşliğinde asansöre yöneldim. Vücudumda peydahlanan basınç halini atabilmek için nefeslerimi düzene koymaya çalıştım.
Tartışmam, bir şeyler söylemem, az önceki konuşmaya devam etmem bir sonuç getirmeyecekti artık bundan emindim. Her seferinde daha da harlanıyor, üzerine iç huzurumu alt üst eden yeni kareler dahil oluyordu.
Onun kokusuna bulanmış arabasına binip yola koyulduğumuzda telefonuna mesaj gelince hızla bir göz attı. Ardından kulaklığını takarak numaraları tuşladı.
"Sevinç abla, sen şu kadını arayıp yarın akşam altı gibi bir görüşme ayarlayabilir misin?"
Az evvelki konuşmasında bahsettikleri güzellik salonu kafasına yatmıştı demek ve ben ne dersem diyeyim, bu iş mevzusuna karışmaktan vazgeçmeyecekti.
"Evet. İsmi Zeynep." Dudaklarından ismim döküldüğünde onu izliyordum. "22 yaşında. Gökhan ve Nil Sargun'un yanındaydı. Malum nedenlerle orası kapanınca yeni bir iş arayışına girdi. Yeteneğinden şüpheleri olmasın. Sargunlar, kendileri teklif etmiş yanlarında çalısmasını."
"......."
"Yok. Önce sen bir görüş."
Konuştuğu kadın her kimse birbirlerine yakın oldukları belliydi. Sesinin tınısındaki sıcaklığı yakalamıştım.
"Kız arkadaşım." Benden bahsediyordu galiba ! Kız arkadaşım
"......."
" Yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER +18 (TAMAMLANMADI)
General Fiction🔞... Fantastik DEĞİLDİR Ağır cinsel içerik ve şiddet barındırır. *** "Bana hayır diyemezsin. Uykum var diyemezsin. Başım ağrıyor diye bahane sunamazsın. Bu gece canım böyle istedi diyerek başka bir odaya gidip uyuyamazsın... Bana kırgın olman, öfke...