18. Bölüm

10.5K 535 51
                                    

Bora'nın geceyi geçirdiği lüks otelin pencereleri, kapalı perdelerin arasından güneşi almaya başlamıştı artık. Gün doğuyordu ağır ağır.

Siyah ve beyazdan ibaret oda, aydınlanmaya başlamıştı.

Bora, gözlerini açtı, üstündeki yorganı hızla çekti ve banyoya doğru ilerledi. Soğuk bir duş aldıktan sonra odaya geri döndü. Masanın üzerindeki saatini koluna takarken gözü yatakta, çırılçıplak yatan sarışın kadına takıldı. Yüzünü buruşturdu bir anda, yatakta yatan kadına tiksinerek baktı. Kadınları, erkeklerin zevkini yaşadığı doruk nokta olarak düşünen ve kadınların, erkeklerin ihtiyaçlarını gidermek için yaratıldığına inan bu adam, dün gece bu kadına dokunurken gram zevk almamıştı. Nefret ediyordu kadınlardan. Aylardır kadınlardan nefret ediyordu, hepsinden tiksiniyordu.

Hazırlandıktan sonra cebindeki cüzdanı çıkardı ve içinden bir miktar parayı, yatağın yanı başında ki komodinin üzerine bıraktı. Ceketini ve arabasının anahtarını alarak kapıya doğru ilerledi. Tam kapının kulpuna eli yeni değmişti ki duyduğu ses onun duraksamasına neden oldu.

"Bora, aşkım! Birlikte kahvaltı yapmayacak mıyız? " Kadın uykulu ve yorgun bir ses tınısına sahipti. Gram utanmadan ayağa kalktı ve Bora'ya doğru ilerledi. Bora bu kadının aptallığına hayran kalmıştı.

Parmağıyla komodini işaret etti.

"Sen görevini yaptın, ben de paranı fazlasıyla verdim, işimiz bitti!" dediğinde, kadının yüzündeki sarsılmaz ifade bir anda yerle bir oldu.

Kadının yüzü şaşkınlıkla morarmıştı ve gözleri yerinden fırlamak istercesine büyümüştü. Şaka yapmış olmasını dileyerek Bora'ya bakıyordu.

"Sen ne diyorsun? Ben senin yanında ki fahişelere benzemem! " dedi kendimden emir ve kibirli bir sesle.

Bora ' nın yüzünde hafifi bir sırıtış yer edindi ve iç sesi kadının aptallığına afili bir kahkaha attı. Bu kadın önemsemiş miydi kendini gerçekten?

"Ne farkın var?" diye sordu acımasızca ve kadının bir cevap vermesini bile beklemeden çıkışa doğru ilerledi, arkasında bir yıkıntı bırakarak...

Arabasına bindi ve holdinge doğru sürmeye başladı. Bu gün Altay ile toplantının yapılacağı gündü, önemliydi bu yüzden. Plan aylar öncesinden belliydi, noktasına virgülüne kadar hesaplanmıştı her şey. Bora hedefine ulaşıyordu. Acımasız planı an ve an işliyordu.

Bora holdinge girdi ve odasına çıktı, içeriye girer girmez koltuğunda oturmuş ve gözlerini kapıya dikmiş orta yaşlı adam ile karşılaşması bir oldu. Bu adamı beklemiyordu, şaşırmıştı bu yüzden.

"Ömer amca, hoş geldin!" diyebildi sadece ama karşısında ki adamın gelişinin hiç hoş olmadığının elbette ki farkındaydı.

"Hiç hoş gelmedim Bora! Amacın ne senin?" diye sordu Ömer.

"Çay mı, yoksa kahve mi alırsın?"

"Derdin ne senin, derdin ne ki sen bu kadar vicdansız oldun?" derken Ömer, sesinde hissettiği hayal kırıklığının izleri vardı. Oğlu gibi sevdiği bu adamın bu hali onu gerçek anlamda mahvediyordu.

Bora alay dolu bir gülüş fırlattı, bu kelimeler artık ona garip gelmiyordu. Herkes söylüyordu ki bu hayatta ki tek amacı da buydu zaten artık.

"Vicdansız demek! Evet vicdansız oldum! Ben vicdansızlığın, ahlaksızlığın dibini gördüm, orada demlendim Ömer amca!" sinirle tıslamıştı dişlerinin arasından. Yediği okkalı kazığın en büyük tanığıyken, onun bu halini sorgulamasını anlamlandıramıyordu.

YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin