İki gün arayla yeni bölüm getirdim.
Lütfen yorum, lütfen vote, unutmamanızı rica ediyorum. :) En baştan, bu bölüme kadar hikayeyi nasıl buldunuz, çok merak ediyorum, lütfen belirtiniz.
Keyifli okumalar...
Hazal, doktor kapısının önünde, elinde ki sonuçla birlikte beklerken, heyecanlı değil korku doluydu. Oysa ki etrafında ki, özellikle de karnı burnunda olan, tüm kadınların yüzlerinde heyecanlı, mutlu bir ifade vardı.
Altay 'ın evine o belgeleri yerleştirmesinin üzerinden neredeyse yirmi güne yakın bir zaman geçmişti. Bu geçen zamanda Esin birkaç defa arasa da kendisini, Hazal ona cevap vermemişti. Altay onunla hiç iletişime geçmeye çalışmamıştı. Ve en önemlisi o canavardan da ses seda çıkmamıştı. İstediği şeyi yapmış, bombayı Altay 'ın evine yerleştirmişti. Belki de ondan istediğini almıştı, belki bir daha ona karışmazdı. Hazal bir darbeyi daha kaldırabilecek durumda asla değildi.
Elinde tuttuğu zarfı huzursuzca sıktı. Geçen zamandan, şimdiye kadar hep düzenli bir periyodu olmasına rağmen, hâlâ regl olmamıştı. Bu düşünce günlerce zihnini kurcalamış, ona işkence etmişti. Böyle bir şeyin ihtimali bile korkunçtu.
Bir canavar yavrusunun karnında olması...
Hazal bu fikir aklına her geldiğinde çıldıracak gibi oluyordu. Ve başka çaresinin olmadığını anlamış, gebelik testi yaptırmaya gelmişti. Elinde ki zarfın içindeki kağıdı yani sonucu okumuş fakat bir şey anlamamıştı.
"Hazal Yıldırım!" diye bağıran sekreterin hemen yanında almıştı soluğu Hazal.
"Benim."
"Geçin lütfen, Hazal Hanım ." Hazal 'ın nabzı ağzında atıyordu. Bacakları titriyordu. Günlerce böyle korkunç bir şeyin olmamış olması için dua etmişti.
Tecavüzdü. Yaşadığı şeyin adı buydu. Başta sarhoş olduğunu düşünmüş ve karşı koymamış olması, kendini suçlu hissetmesine neden olmuştu. Fakat sonradan farkına varmıştı ki, o gece sarhoş olmamış, kendinden geçmişti. Kim ne kadar sarhoş olursa olsun, yaşadığı an zihinden böylesine karanlığa gömülü olamazdı. Hazal o geceye dair silik bile olsa tek bir an dahi hatırlamıyordu. Üstelik o adamın tekrar karşısına çıkması, ona yaptırdıkları, gördüğü o fotoğraf işaret ediyordu ki, o adamın o gün o yaptığı kaza bile tesadüf falan değildi. Bora denen pislik her şeyi ince ince planlanmıştı.
Ve kendisi o gece tecavüze uğramıştı. Bir suçu, günahı yoktu. Karşılık vermemişti, karşı koyabilecek gücü bırakılmamıştı. Yalnızca o adamın oyununun kurbanlarından biri olmuştu.
Ve bir tecavüz bebeğine bedeninde ölse yer veremezdi.
Eskiden hep duyardı, tecavüz bile olsa bebeğin bir günahı yok, dünyaya gelmek hakkı diye. Acaba, etrafına böylesine yargılar dağıtan insanlar bir kez bile empati kurmuşlar mıydı? Kurmamışları. Kurmuyorlardı. Etrafına böylesine acımasız yargılar dağıtan insanlar, yalnızca konuşmadan ve çok bilmişlikten ibaretti. Oysa yaşadığı acıların yüzde birini bile hissetseler, neyin nasıl olduğunu anlarlardı.
Hazal biliyordu ki, böyle bir şey eğer olduysa, elinden hiçbir şey gelmiyorsa bile bıçağı alır, kasıklarına saplar, bu iğrenç dünyasından da bir canavar yavrusundan da kurtulurdu.
Hazal koltuğa oturdu ve zarfı doktora uzattı. Doktor, zarftan çıkartıp kan tahlili sonuçlarına baktı ve yüzünde olumsuz bir ifade oluştu.
"Maalesef Hazal Hanım, sonuç negatif. Gebe değilsiniz." dediğinde, aylar sonra genç kadının dudakları ilk defa gerildi.
Korktuğu şey olmamıştı. "Çok şükür Allah 'ım. En azından bunun için çok şükür." dediğinde, doktor ona anlamaz gözlerle baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEİS
RomanceAşk, yalanın sinsi kollarına sığındı ve koca bir felaket başlattı. Felaket büyüdü, peşine onlarca masum insanın hayatını kattı. Koca bir ihanet, her şeyi ezip yok ederken artık hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Acımasız bir intikam planı tüm dünyayı...