" Yine bir araya geleceğiz." dedi Bora, arkasına dönmeden, bir adım daha gerilerken. "Mutlaka, yine bir araya geleceğiz."
Bora arkasına dönüp merdivenlere doğru ilerlerken bir ses ulaştı kulaklarına ve bulunduğu o noktada durmasına neden oldu.
Güneş, kendisinden uzaklaşan adamın arkasından "Bora!" diye bağırmış ve Bora'nın durmasını sağlamakla birlikte, davette ki diğer insanların da kendisine bakmasına neden olmuştu.
Güneş, Bora'ya doğru ilerlerken, Bora da arkasına döndü. Genç adam şaşkındı. Hem bir anda durdurulduğu, hem de Güneş ilk defa Bora Bey değilde, yalnızca adı ile hitap ettiği için.
İsmini onun ağzından bu kadar yalın duyabilmek...
Güneş, genç adamın yanına ulaştı ve aralarında bir adımlık mesafe kala durdu.
"Canını tehlikeye attın, canımı kurtardın. " dediğinde, Bora anlamayan gözlerle Güneş'e bakıyordu." Teşekkür ettim. Sana bunun için defalarca kez teşekkür ettim. " dediğinde, biraz daha yaklaşmış, aralarında da santimlerle ifade edilebilecek kısa bir mesafe bırakmıştı. Ela gözleri tehlikeli bir karanlığı anımsatırcasına koyulaşmıştı. Yüzüne sinirden her şeyi parçalamak isteyen acımasız ve korkusuz bir ifade takılmıştı. " Ama ben, bar köşelerinde ayakta becerdiğin fahişelerden değilim. Hayatımı kurtarmış olman, beni altına alabileceğin anlamına gelmiyor. " demiş ve hemen ardından, davet salonunda tok bir ses yankı yapmıştı.
Güneş, Bora'ya... İnsanların önünde korkuyla ceket iliklediği Bora Arslanoğlu'na tokat atmıştı.
Altay, Poyraz, Esin ve davet salonunda bulunan herkes, Güneş ve Bora'nın bulunduğu o konuma şaşkınlık ile bakarken, koca salon sessizliğe gömülmüş gibiydi. Çıt dahi çıkmıyordu.
Bora, yana yatmış kafasını, ağır ağır kaldırırken, yüzü ifadesizdi. Sanki hâlâ , az önce yaşadığı anın gerçek olup olmadığını anlamamış gibiydi. Ne tepki vereceği anlaşılmayan donuk bir ifadesi vardı.
Güneş, Bora'ya tokat atmıştı.
Genç kız, attığı ağır tokadın etkisiyle, kan kırmızısına dönmüş eline baktı ve gram pişmanlık olmayan keskin bakışlarını yeniden genç adama çevirdi.
"Bir daha değil gelip beni öpmek, seni bir metre bile yakınımda görmek istemiyorum. " demiş ve Bora'yı o konumda bırakarak merdivenlere yönelmişti. Lüks davet salonun sessizliğini, Güneş'in topuklu ayakkabılarından çıkan tok sesler bölerken, ikiliyi izleyen meraklı bakışlar anın şaşkınlığını üzerlerinden atmış ve fısıldaşma sesleri, salonda duyulmaya başlanmıştı.
Az önce akmayı unutmuş zaman, yeniden harekete geçmiş ve bir müzik sesi, insanların fısıldaşırken çıkardığı o tiz sesi bastırmıştı.
Güneş, Bora'ya tokat atmıştı.
Yediği sert tokattan geriye, ince bir sızı hisseden Bora, bedenini hissizleştiren şokun etkisinden kurtulmuştu.
Bu cesaret küçük bir kıza fazlaydı.
Bu güç narin bir bedene çok ama çok fazlaydı.
* * *
Bora, kapıyı kapatır kapatmaz, odaya geçti ve onu ayakta bekleyen Ömer'e aldırış etmeden, siyah koltuğa oturdu ve kravatını gevşettikten hemen sonra, koltuğa uzandı.
Esin'in doğum gününde yaşadıklarının hemen ardından, anne ve babasının karşısında stresli dakikalar geçirmişti.
Yorgundu. Bedenen ve ruhen çok yorulmuştu. Yaşadığı ikili hayat, güzel olmasının yanında yorucuydu da. Sürekli, bir şeylerin rayından çıkmaması için uğraşmak ya da rayından çıkan şeyleri rayına sokmaya çalışmak genç adamı yoruyor ve bazen bitap düşürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEİS
RomanceAşk, yalanın sinsi kollarına sığındı ve koca bir felaket başlattı. Felaket büyüdü, peşine onlarca masum insanın hayatını kattı. Koca bir ihanet, her şeyi ezip yok ederken artık hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Acımasız bir intikam planı tüm dünyayı...