Lütfen bölümü beğenmeyi unutmayınız . :) Ve herkesten kısacık, minicik bile olsa yorum bırakmasını rica ediyorum. 😊
Hazal, önündeki salatalık dilimini önce ikiye ayırdı sonra dörde. Küçük parçayı alıp ağzına attı.
Annesi kızını acıyla izliyordu. Adı gibi emindi, o gece bir şey olmuştu. Altay ile aralarında bir şey olmuştu ve her ne olduysa kızı fena üzülmüştü. Günlerdir yemek yemiyor, ruh gibi işe gidip geliyordu ki çok sevdiği işinde bile senelik izne ayrılmıştı dün. Sorulan sorular kısa cevaplar veriyor ve artık aile sohbetlerine katılmayıp, gününü odasında yalnız başına geçiriyordu. Ve daha da önemlisi, Altay ile tek kelime konuşmamıştı. Altay da günlerdir şehir dışındaydı. Telefonu her çaldığında Hazal'ın, ya sesini kısıyor ya da tamamen kapatıyordu. Adı gibi emindi Hazal'ın annesi, ne olduğunu bilmiyordu tam olarak ama Altay'ın bir şekilde kızını çok fazla üzdüğünden emindi. Ve eğer Altay, biricik kızına kötü bir şey yapmış ya da kötü bir şey söylemişse, Allah şahitti ki öldürürdü Altay'ı.
Sofradan kalkmak için hareketlenen kızına baktı yaşlı kadın . Yüzü sıcak gülüşlerine çok uzak kalmış, kadersiz kızına.
"Kızım, yemedin bir şey. "
" Doydum annem. " demiş ve annesinin konuşmasına izin vermeden odasına girip kapatmıştı kapısını genç kadın . O sofrada oturmaya bile yüzü yoktu çünkü kendine göre. Annesi, o gece nasıl bir ahlaksızlığın mimarı olduğunu bilse, kızına üzülmeyi bırak, belki evlatlıktan bile red ederdi.
Hazal, çok düşünmüştü. O gece yaşadıkları kendi rızasıyla mı olmuştu? Hatırlamıyordu hiçbir şey ama o aklını kaybetmiş olsa bile böyle bir şeye rıza göstermiş olamazdı . Karşılık vermediğine emindi. Evet, karşılık vermemişti ama karşı çıkmamıştı da o gece o birlikteliğe. Kirliydi işte! Altay'a gölge düşürecek kadar kirli. Onun hak etmediği kadar kirli.
Kirli!
Telefonunu eline aldığında, son bir günde, Altay'dan gelen 6 mesaj ve 11 cevapsız aramayı gördü. Bıkkınlık ile verdi nefesini dışarı . Konuşmak istemiyordu, konuşmaya yüzü yoktu o adamla . Hazal'ın kirli bedeni, Altay'ı saf ve temiz hayallerine fazla gelirdi çünkü. Üstelik o gece onu bıraktığı için bir öfke de duyuyordu ona karşı . Yaşadığı utanç ve koca öfke bir araya geldiğinde, Hazal bu güçlü duyguların altında nefesi kesiliyormuş gibi hissediyordu. Belki, Altay onu bırakmasaydı eğer, şimdi çok farklı olacaktı her şey.
En kısa zamanda Altay ile olan her şeyi tamamen bitirmeliydi ve kendini yalnız dünyasında, acılarını yaşamak için rahatça bırakmalıydı.
Genç kadın bıkkın bir ruh haliyle oturdu, oda penceresinin karşısına .
Bazen düşünmek yoruyordu insanı. Hele bu düşünceler, insanı bir sonuca ulaştıramıyorsa daha da yoruyordu. Kafanda bin bir düşüncenin, durmadan zihnini kemirip durması yoruyordu cidden. Keşke zamanı geri alabilseydi. Ya da unutabilseydi bu iğrençliği. Olurdu ya hani filmlerde insan düşer, kafasını bir yere vurur ve kaybederdi hafızasını. Bu mucize kendi hayatında da gerçek olsaydı keşke .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEİS
RomanceAşk, yalanın sinsi kollarına sığındı ve koca bir felaket başlattı. Felaket büyüdü, peşine onlarca masum insanın hayatını kattı. Koca bir ihanet, her şeyi ezip yok ederken artık hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Acımasız bir intikam planı tüm dünyayı...