25. Bölüm - 2. Part

8.1K 515 51
                                    

Herkese kocaman selamlar. Ben geldim!

Beğenebileceğiniz bir bölüm olduğunu umut ediyorum.

Oy vermeyi, yorum yazmayı ve eğer beğendiyseniz arkadaşlarınıza da tavsiye etmeyi lütfen unutmayınız.

Keyifli okumalar...

"Ben o kadar sevmemişim." dedi, dudaklarından dökülen her sözcük zehir olup düşüyordu sanki kalbine. Altay'ın aşkı, onun sevgisi, Hazal için hayat suyuydu. Altay'dan vazgeçmek zorunda olduğuna inanan kadın, bunu nasıl becereceği konusunda herhangi bir fikre sahip değildi. Ölü bedeni, zaten cehennem alevlerinde kıvranırken, bir de hayat suyunu kaybederse ne hâle gelecekti?

Altay şaşkınlıkla kalakalmıştı . O gün acil gitmişti babasının yanına ve yoğun bakımda bulmuştu babasını. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama babası öğrenmişti olanları, şirketin büyük hisselerinin satıldığını.

Suçluydu Altay. Babasının emanetlerine sahip çıkamadığı için, ona sormadan hisseleri sattığı için suçluydu. Nasıl olmuştu tüm bunlar, hiç bilememişti attığı her adımın onu onlarca adım geriye fırlatmıştı  en acımasız şekilde. Ve şimdi, hayatını adadığı kadın da ona " Ben o kadar sevmemişim." diyordu.

Ama neden?

" Ne diyorsun sen Hazal? Neyi o kadar sevmemişsin?"

"Biz çok hızlı karar verdik Altay, evliliğe çok hızlı karar verdik. Senin beni orada öylece bıraktığın zaman ben çok düşündüm, ben seni o kadar sevmemişim aslında. Bir alışkanlıkmış bizimkisi şimdi anlıyorum bunu. Ben aslında hazır değilmişim evliliğe. " dedi, genç kadının ağzından dökülen her sözcükle kalbine bir bıçak gibi saplanıyor ve konuşmaya devam ettikçe daha da derine iniyordu bu bıçak.

Çok zordu, telefonun diğer ucundaki adama deli gibi aşıkken, ölümüne severken, bu kelimeleri bir araya getirmek dili için cehennem azabı misali ağırdı.

Hak etmemişlerdi , böyle bir hayatı ikisi de hak etmemişti.

Saçma bir intikam yeminin yemleri olmayı ve böyle azap görmeyi hiç hak etmemişlerdi.

"Sus artık Hazal! Ne diyorsun sen! " diye bağırdı Altay, bunları duymak genç adamı öldürüyordu. Bir ay sonra evleneceklerdi onlar , ne değiştirmişti onların mutluluğunu?

"Bitti Altay, özür dilerim. " demiş ve telefonu fırlatmıştı karşısındaki duvara doğru Hazal . Telefon onlarca parçaya bölünürken o da yere bıraktı kendini bir ölü gibi.

Yere düşen kadın boğazını patlatmak istercesine ağlamaya başladı . Sanki kalbinde bir kıyamet kopuyordu, kopan kıyamet tüm ruhunu darmaduman etmişti.

Sahi, olur muydu bir daha eskisi gibi?

Mutluluk yeniden hatırlatabilir miydi ona kendini.

Hayır, olmazdı. Mutluluk ona artık en az bir haram kadar yasaktı.

Sesleri duyup korkuyla içeriye giren annesi, şaşkınca kolları arasına aldı kızını.

"Canım çok yanıyor anne!" diye kıvranıyordu annesinin kolları arasında Hazal . Annesi, kızını acıyla izliyordu.

Neler oluyordu bu kıza?

YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin