3. Bölüm " Gizli Takip"

12K 632 29
                                    


Bora uyandığında, dün gece oturduğu koltukta buldu kendini. Elinde tuttuğu içki bardağı yere düşmüştü. Aslında çok çabuk sarhoş olan bir adam değildi, uzun zaman sonra ilk defa sarhoş olacak kadar içmişti.

Genç adam, yüzünü birkaç kez ovuşturdu ve kendine geldikten hemen sonra banyoya girip ihtiyaçlarını hallettikten sonra hazırlanarak evinden çıktı.

Evinin önünde park edilmiş, eski model arabayı es geçerek, adımlarını sokağa yönlendirdi. İki sokak ötede tenha bir alanda duran arabasına, zengin Bora'nın arabasına bindi ve holdinge, sahibi olduğu holdingine doğru sürmeye başladı.

Dünden kalma bir durgunluk vardı üzerinde. Kocaman bir kasvet sinmişti sanki ruhuna. Aldığı fazla alkol nedeniyle başında şiddetini anlatması mümkün olmayan bir ağrı vardı. Başında oluşan bu ağrı, ara sıra sanki daha da şiddetleniyor ve Bora'nın tüm bedeninin zonklamasına neden oluyordu. Ne vardı sanki kendinden geçecek kadar içecek?

Bir sebebi vardı işte!

Peki, sadece on dakika gördüğü bir kızın hayatını neden bilmek istemişti? Ona karşı hissettiği şeylerin ismi basit bir arzu muydu, mesela defalarca yaptığı gibi alsa bir kez yatağına bu arzu sönüp gider miydi? Peki, Bora kızı kafesine almak isterken, kız Bora'yı kafesine hapsederse ne olacaktı?

Belki de Bora'nın canı sadece basit bir oyun istiyordu, ya da hiçbiri de değildi.

Başının ağrısı dayanılmaz hale geldiğinde, Bora arabasını karıştırdı ve bulduğu bir ağır kesiciyi su dahi içmeden ağzına atıp yuttu.

Holdinge ulaştığında arabasından indi ve odasının bulunduğu kata çıkarak, kendini odasının içine attı. Kendi için seçtiği oda, oldukça ferahtı. Denizi görmekle birlikte odanın cepheyi gören tüm kısımları tamamen camdı. Zaten fazlasıyla büyük olan oda bu sayede çok daha büyük, geniş görünüyordu.

Bora çalışmayacağını daha doğrusu çalışamayacağını biliyordu, bu yüzden masasında geçme gereği dahi duymadan kendini pencere önünde bulunan koltuklardan birinin üzerine bıraktı.

Karşısında koskocaman bir deniz manzarası vardı ve tüm havaya yayılmış telaş, denizin güzelliğine koyu bir gölge düşürüyordu. Karşısında ki zenginlik kokan caddelerde, insanların birbirinin ezecek kadar gözünü karartan bir telaş vardı.

Bora oturduğu koltuğun hemen yanında ki masanın üzerinde çerçeve içine konmuş, Bora, Altay ve Poyraz karesine baktı. Belki biraz buruk, belki biraz eksik bir tebessüm geçip gitti dudaklarının etrafından.

Bu fotoğrafın bu odada olması çok saçmaydı değil miydi?

Onlar, bu odanın içinde oturmakta olan Bora'yı tanımıyorlardı bile.

Bir gün belki de bu ikili hayat Bora'nın sonu olacaktı, ayaklarına dolanan gerçekler her daim dik duran bu adamı yerle bir edecekti.

Küçük bir tesadüf ile öğrenselerdi Altay ve Poyraz, Bora'nın rahatlıkla hükmettiği bu ikili hayatı, her şey kaldığı yerden, hiç kimse hiç kandırılmamış gibi devam edebilecek miydi?

İşte hayatı boyunca para ile satın aldığı insanları elinde kukla gibi oynatmaya bayılan bu güçlü adam, düşününce bazı şeyleri bazen, kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissediyordu.

Bir gün, hayatı boyunca edinebildiği gerçek anlamda ki tek iki dostunu kaybetme korkusu bazen her şeyin arasına sızıyordu.

Bora, çalan kapı ile gözlerini fotoğraftan ayırıp kapıya dikti ve sert bir tonda " Gir! " diye komutunu verdi.

YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin