Resim

198 12 6
                                    


Aylar geçmişti üzerinden, güneş kaç defa batmıştı ya da kaç defa doğmuştu tekrar. Galiba hiç. O gece güneş bir kere batmış ve bir daha asla doğmamıştı. Yoktu çünkü burda, yoktu mutfağımda yemek yapmıyordu, yoktu salonumda üçlü kanepe de uyaya kalmamıştı, yoktu yatak odamda benimle yastık kavgası yapmıyordu. Evimde kendisi yoktu ama her yerde izleri vardı. Salonun bir köşesinde gitarı duruyordu mesela ya da sehpanın üzerinde yarım bıraktığı kitap. Suç ve Ceza...

O kitabı yarım bıraktığımı duyunca inanamamıştı hatta biraz sinirlenmiş Dostoyevski'ye büyük ayıp ettiğimi söylemişti. Okudum, kaç kere bitirdim hemde. Sayfaları tek tek her ayrıntısına kadar özenle okudum ama o gelmedi.

Alışmaya çalıştım bu duruma yaşanmıyordu böyle çalışamıyordum, uyuyamıyor yemek yiyemiyordum. Normal halime dönmem baya bir zamanımı almıştı. Ruhumu geri almak için ayrı savaşmak zorunda kaldım, yine onunla. Benimle savaşmamalısın derdi bana tabii biraz muziplikle devamını getirmek ister ama ben izin vermezdim. Şimdi de izin vermiyorum şu an yapabildiğim tek şey kendim için savaşmak.

Toparlanmak için yine insan içine karıştığımda birisiyle tanışmıştım oldukça nazik ve beyefendi birisiyle. Bir resim sergisinde tanışmıştık bir eser bana kötü şeyleri çağrıştırdığı için baya yermiştim ona karşı. Tabii eserin sahibinin o olduğunu duyunca da ben yerin dibine girmiştim. Kalbimin neden bu kadar acıdığını sordu bana ben toparlanmaya çalışırken yıktı bütün duvarları o kapkara gözleriyle ikna etmişti beni anlatmaya. İzin verdim bana yardım etmesine, elimden tuttu önce ayağa kaldırdı beni dik duruşumu geri kazandırdı bana. Nereye doğru giderdi bu bilmiyorum ama iyi geliyordu bana orası kesin. Unuttuğum birçok şeyi geri hatırlamıştım sayesinde. Gülmeyi mesela, nasıl olduğunu anlamıyordum asla ama bir şekilde başarıyordu. Bazen hiç girmemesi gereken yerlere giriyordu bende geri çekiliyordum o karanlığa, tekrar hafızam da her şey yeniden canlanıyordu.

"Ne güzelmiş bu gitar çaldığını bilmiyordum."

Salonun bir köşesinde asılı duruyordu almıyordum ordan gözüm alıştığından mıdır bilmem bunu diyene kadar bu kadar acıtmamıştı canımı.

"H-hayır. Yani çalmayı bilmiyorum. Öyle."

Yine nefes alamıyordum işte gözlerim dolmuş boğazım düğümlenmişti. Hani bitmişti artık? O gitmiş ben yoluma devam edecektim ne oldu? Yapamıyordum. Çok zorluyordu beni. En çokta o kutu... O kadar zor tutuyordum ki kendimi o odaya girmemek o kutuyu açmamak için. En büyük savaşım buydu ve asla yenilmeyecektim.

"Defne iyi misin canım?"

Elleri omzuma değdiği andan olduğum yerde sıçradım. Değildim iyi filan olamıyordum da bir türlü.

"İyiyim merak etme."

"Bak eskilerden... bir şeyi hatırlattıysa özür dilerim."

Yok canım ne hatırlatması! Hiç unutmadım ki geri hatırlayayım...

"Saçmalama altı üstü gitar, öylesine süs."

"Anladım. Hadi gel şu son parça için çizimde bana yardım et."

"Ben mi? Ben mi tasarlayacağım? İyi de yani çok iyi değil çizimim biliyorsun."

"Bence gayet güzel çizgilerin var. Sadece biraz kapalı hadi gel açalım seni."

"Tamam peki madem."

Evet onunla birlikte bir de yeni hobi edinmiştim, resim yapmak. Farklı tuvaller boyalar baya ilgimi çekmişti zaten artık fotoğraf gibi bir alanımda kalmadı. Ondan sonra hiç dışarı çıkıp fotoğraf çekemedim. Sonum oldu.

FELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin