Korumak

116 13 44
                                    


"Defneeee." diye seslenmişti Ömer yattığı yerden doğru.

Onun seslenmesi üzerine de Defne hemen odaya "Ay geldim, geldim!" diye telaşlı bir şekilde girmişti.

"Efendim?"

"Götüm ağrıdı burda yat yat. İyiyim ben artık yok bir şeyim kalkmak istiyorum."

"Aa olmaz Ömer doktoru duydun biraz daha istirahat etmen gerekiyor."

"Of bana ne ya. Kalkmak istiyorum ben." demişti Ömer çocuk gibi dudaklarını büzerken.

Defne de kıyamamış bir şekilde "Tamam hadi gel bahçede yürüyelim biraz." demiş ve Ömer'e doğru eğilmişti.

Yavaşça yerinde doğrulup Defneden destek alıp ayağa kalkmıştı Ömer ama ilerlemek yerine öylece Defneye bakmıştı.

"Ne oldu?" diye sormuştu Defne meraklı bir şekilde ve daha cümlesini bitirir bitirmez Ömer aniden hızlıca dudaklarına bir öpücük kondurmuştu. Bunun üzerine Defne gözlerini devirmiş ama gülmeden de edememişti. Sıkıca kolunu Ömer'in beline sarıp "Hadi." demiş ve onu kapıya yönlendirmişti.

Bahçeye çıktıklarında ufak adımlarla aheste aheste yürüyordu ikiside. O öpücüğün üstünden birkaç gün geçmiş ve üzerine çok fazla bir şey konuşmamışlardı. Gerek duymamışlardı daha çok. Ömer'in ruhunu aklını ele geçiren her bir kötü düşünce, kabus şimdiki gibi tatlı bir esinti ile dağılmıştı. Defne ise her ne kadar kendisini zorlasada kendisini bu denle ele geçiren bir duygudan kaçmak istesede en sonunda yorulmuş ve o da sanki kendisini tertemiz berrak bir suya bırakır gibi bırakmış ve izin vermişti ne yaşacağını bilmeden güzel günlerin geleceği umuduna dayanarak.

"Çok güzel kokuyorsun." demişti Ömer beline sarılan Defne'nin omzunu sıkıca kavrayıp saçlarının kokusunu doyasıya içine çekerken.

"Hmm, ne gibi?" demişti Defne cilveli bir şekilde.

Ömer önce bir düşünmüş ve ardından derin bir iç çekip konuştu,

"Hani böyle sahil kenarında yürürsün ya deniz kokar böyle tuzlu buram buram ciğerlerinin ta en içine kadar doldurursun. Ya da bir ormanda mesela yeni yağmur yağmıştır, her yer ıslak toprak kokuyordur yine kuvvetlice bir iç çekersin ciğerlerini alabildiğince o kokuyla doldurursun ama yetmez ya hani. Doğayı öyle hissedersin. Her defasında da tekrarlanır bu, asla sıkılmazsın. Sanki sende o doğanın bir parçasıymışsın gibi. Seni içine hapseder." demişti Ömer olduğu yerde durup ona gülümseyen Defneye bakarken.

"Böyle değil işte." demişti sonrasında az önceki duygu yüklü anı bozarken. "Yok öyle denizmiş ıslak toprakmış yalan bunlar hep inanma." diye alaylı bir şekilde konuşmuştu. Defne ise hemen kaşlarını çatıp elinin tersi ile Ömer'in karnına doğru hafifçe vurmuştu. "Niye bozuyorsun hemen?"

"E çünkü o kokuların hiçbiri senin yanından geçemezde ondan. Deniz kokusuda neymiş Allah aşkına burda mis gibi Defnemin kokusu varken." demişti Ömer ve gözlerini kapayıp usulca Defne'nin saçlarına doğru eğilerek tekrar içine çekmişti kokusunu ardından bir öpücük bırakıp geri çekilmişti.

"400 bin tür çiçeğin bulunduğu bir yere koysalar beni yine aralarından sıyrılır ve beni mest eden bu kokuyu bulurum."

Defne 32 diş gülümserken ellerini kaldırmış ve Ömer'in yanaklarına koyup sanki bir çocuğu sever gibi yanaklarını sıkmıştı. "Çok tatlısın."

"Bir öpücüğü hakettim bence." demişti Ömer de gözünü kaparken.

Defne de hemen parmak uçlarının üstünde yükselmiş ve yanaklarına birer öpücük kondurmuştu.

FELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin