Ömer, neredeyse kucağına çıkan siyah küt saçlı kıza son birkaç bir şey söyleyip ardından tekrar dudaklarına kısa bir öpücük kondurup barın arka tarafında bulunan kapıdan hızlıca göndermiş ve işine geri dönmüştü.Demir ve Efe ise ağızları bir karış açık kalmış bir şekilde az önce olanları algılamaya çalışıyorlardı. İkisi yan yana öylece dururken onların durumundan farksız Gizem de aynı şekilde ağzı açık yanlarına yaklaşmıştı ve şaşkınlıkla sordu,
"Neydi lan o az önce?"
"Ömer büyük sıçtı." diye cevaplamıştı Demir.
Bar tarafında ise izlendiğinden habersiz önündeki içkilerle ilgilenen Ömer uzun süredir arkadaşlarından bir ses çıkmadığı için etrafı kontrol etmek için kafasını kaldırdığında üçününde onu izlediğini gördü. Tam kulağındaki telsizini açıp bir şey diyecekti ki giriş tarafında bir hareketlilik görmesiyle orayı işaret etti ve herkesin dikkati oraya kesildi. Bu yüzden de az önce olanlar hakkında konuşulmaya bir fırsat olmadı.
Saat gece yarısını geçmişti ve bizimkiler içinde bulundukları görevi anca tamamlayabilmişlerdi. Bir kadından illegal olan bir maddenin çıkış kaynağını öğrenmeleri lazımdı ve bu çok zor olmamıştı. İlk önce kadının etrafında bulunan ve onu hiç yalnız bırakmayan korumalardan kurtulmaları gerekti, diğerleri bunları hallederken Ömer'in de onun için özellikle hazırladığı kokteyl sayesinde kadını şu an paketlemiş ve dışarıda bir otopark kapısının önünde tenha bir köşesinde Gizem onu ayıltmaya çalışıyordu. Ömer'in ise acelesi olduğundan onları beklemek istememiş ve telaşla, "Gerisi sizde benim çok acil gitmem lazım haber verirsiniz bana hadi görüşürüz." demişti ve hızla tam arkasını dönüp gidecekken Demir kolundan tutmuştu ve gitmesini engellemişti.
"Hop, hop! Dur lan iki dakika nereye gidiyorsun?"
"Bu gece olanlar neydi lan öyle? Ne yaptın oğlum sen?" diye devam etmişti Efe.
"Ne yapmışım ya? Yok bir şey önemsiz. Ben anlatırım size konuşuruz tamam mı sonra, bekleyin beni. Şu an çok acil gitmem lazım ama." diye hem geri geri adım atıyor hemde konuşuyordu Ömer. Cümlesini bitirdikten sonra da arkasını dönüp koşarak uzaklaşırken Demir arkasından bağırmıştı,
"Lan üstünü değiştirseydin bari!"
"Olmaz!" diye de cevaplamıştı Ömer arkasına bakmadan koşarken.
"Bir bok anlamadım anasını satayım. Neydi şimdi bu?" diye sinirle konuştu Demir. Efe de bilmiyorum dercesine dudağını büzmüştü. Anlaşılan kaçırdıkları bir yer vardı ama ne olursa olsun gözlerinde Ömer'i haklı çıkarmıyordu.
***
Sabah saatlerine doğru güneş kendisini hafiften göstermeye başlarken anca uykuya dalabilmişti Ömer. Çıplak karnının üzerinde duran ele baktı önce ve sonra kafasını yavaşça yanına çevirip yanında yatan kadına baktı. Diğer kolunu kafasının altına koymuş derin bir uykuda gibi görünüyordu. Hafifçe gülümseyip bellerinde olan yorganı biraz daha üstlerine çekti ve o da kadına doğru yan dönüp uyumaya çalıştı.
Gördüğü rüyalar adamın uyumasına engel oluyordu ama. Sürekli bir yerden kaçmaya çalışıyor, karanlık bir sokakta nefesi tükenene dek koşuyor, en sonunda karşısına beyaz bir elbise giymiş olan Defne'nin çıkmasıyla kendi silahının patlama sesine irkilerek uyanıyordu. Bu rüyaların ya da kabusların sebebini ve bilinçaltında yatan şeyin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Vicdan azabı. Defne'nin her yüzüne baktığında yaşadığı vicdan azabı ve pişmanlık gün geçtikçe bedenini ele geçiriyordu. Sürekli başa dönüyordu, kendi yaşadıklarını düşünüyordu ilk önce, sonra Defneye az kalsın ne olacağını... buraya geldiğinde boğazı düğümleniyordu bütün kasları geriliyor ve kalbi çarpmaya başlıyordu. Korkunç bir şeydi bu, iki kere böyle bir felaketten dönmesi, dönebilmesi mucizeydi ama oraya gelene kadar yaptıkları kesinlikle çok korkunçtu. Defne öğrense ne olur hayal bile etmek istemiyordu. Daha kendisi unutamamışken Defne'nin karşısına bu gerçeğin bir gün çıkmamasını umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELEK
Fanfictionİki aşık ruh felekten çıkmış iki beden birbirlerini arıyorlar. Önce kim bulur dersiniz?