"Kimin mekanını basıyoruz? O Asaf denilen lavuğun mu yoksa?" diye gözleri parlamış heyecanla sorarken hemen ayaklanıp televizyon ünitesinin alt çekmecesinden silahını alıp çoktan beline yerleştirmişti Ömer."Hayır ya Asaf nereden çıktı şimdi Ömer!"
"Ne bileyim canım sende söylemedin ki kim olduğunu."
"Şerefsizin biri işte yolda anlatırım hadi."
"Şerefsizlerin hakkından gelmek bizim işimiz yavrum. Hadi düş önüme."
Apar topar evden çıktıklarında Defne olan biteni anlatmıştı ve ne yapacakları hakkında konuşmuşlardı. Bir rezidansın önünde durduklarında hızlıca arabadan inmişlerdi. Önde Defne delici bakışlarla içeri güvenliğe doğru ilerlerken arkasında Ömer ellerini arkada birleştirmiş sakin bir şekilde onu takip ediyordu.
"İyi akşamlar. Bora Bey ile toplantım vardı, Defne Topal."
"Biraz bekleyin haber vereyim."
"Acil." diyerek hemen kadının arkasında durmuştu Ömer.
Güvenlik görevlisi Ömer'i uzunca süzdükten sonra telefonla yukarıya haber vermek için aramış sonrasında Defneye geri dönmüştü, "Buyrun Bora Bey sizi bekliyor. 15.kat 145 numaralı daire."
İkisi bir, asansör tarafına yönelirken güvenlik önlerine geçip onları durdurdu, "Sadece Defne Hanımı istedi."
Ömer keskin bakışlarını güvenlik görevlisinin üzerine dikip bakışları kadar sert ve keskin bir dille konuştu.
"Ona istediğini soran olmadı çekil şimdi önümüzden." dedi ve arka cebinden cüzdanını açıp kimliğini gösterdiğinde güvenlik görevlisi ne diyeceğini bilememişti, zaten Defne ve Ömer de onun bir şey demesini beklemeden yanından hemen geçip gitmişlerdi.
Yukarı çıkıp daireyi bulduklarında Defne alacaklı gibi kapıyı çalıyordu ve Ömer aynı sakin tavrı ile ellerini hiç çözmemiş arkada tutmaya devam ediyordu. En son kapıyı iri yarı siyah takım elbiseli bir adam açmıştı ve Defne'nin içeriye dalmak suretiyle hızla geçmesine izin vermiş ama buna Ömer yeltendiğinde elini sertçe Ömer'in göğsüne yerleştirmişti. Ömer önce göğsündeki ele sonra sahibine baktığında burnundan solumuş ve adamın elini kavrayıp yüzüne yumruk atmıştı sonrasında hemen Defne'nin arkasından o da içeri dalmıştı.
Ömer içeri girdiğinde Defne'nin, Bora Bey diye bahsettiği adamın karşısına dikildiğini gördü. Bora denilen adamın arkasında da aynı kapıdaki gibi iri yarı biri vardı ve Ömer o adamı dikkatlice süzdüğünde, adamın bir elinin tetikte olduğunu ve olası bir şeyde belinden bir silah çıkaracağını anlamıştı. Bunu fark etmesiyle Defne'nin hemen arkasında bitmesi bir olmuştu.
"Sizi yalnız bekliyordum Defne Hanım."
"Kes lan tatava yapma bana! Söyle şimdi ekip arkadaşım Sezin'e ne yaptın? Toplantı için gelicekti buraya ama sen ne yaptıysan kız ağlamaktan konuşamadı bile. "
"Yanlışınız var. Buraya hiç gelmedi öyle biri."
"Kamera kayıtları öyle demiyor ama." demişti Defne'nin biraz uzağında duran Ömer. Adamın yiyeceğinden emin olduğu bir blöftü aslında söylediği. Defne de hafif sağına dönüp omzunun üstünden Ömer'e bakmıştı ve tek kaşını kaldırıp adama geri dönmüştü.
Bora önce sinirli bakışlarıyla Ömer'e bakıp sonra Defneye dönmüştü;
"Bir şeyler içmeyi teklif ettim sadece. Abartılcak bir şey yok."
Defne adamın bu sözleri ile iyice deliye dönmüş ve önlerinde duran sehpaya bir tekme atmasıyla Bora'nın arkasındaki adam ve kapının ordan tökezleyerek gelen adam silahlarını Defne ve Ömer'e karşı doğrultmuşlardı. Onların bu hamlesi üzerine hemen Ömer de belindeki silahını çıkarmış direkt Boraya doğru tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELEK
Fanfictionİki aşık ruh felekten çıkmış iki beden birbirlerini arıyorlar. Önce kim bulur dersiniz?