Uzun süren, rahatsız edici bir sessizliğin olduğu yemek masasında ortamda bulunan tek ses kaşık çatal sesleriydi. Herkes önünde ki yemeğe konsantre olmuşken kimsenin ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyor, çıkamıyordu.Hulisi İplikçi masanın bir ucunda, diğer ucunda ise eşi Muazzez İplikçi oturuyordu. Arada Hulisi her ne kadar bir şeyler söyleyip masadakileri konuşturmaya çalışsa da başarısız oluyordu çünkü herkesin çekindiği kişi aynıydı ve çok fazla muhattap olmak istemiyorlardı. Bu herkesin içinde tabii ki Ömer yoktu, o çekindiğinden değil içinde bulunduğu durumdan oldukça rahatsız olduğu için ağzını açıp tek kelime bile etmiyordu. Tabağında yemekleri yemektense bir sağa bir sola iteleyip duruyor arada da oflayıp etrafına bakınıyor ve hemen yanında sessizce yemeğini yiyip kimseyle muhattap olmayan eşini izliyordu. Babaannesi ile her ne kadar onu karşı karşıya getirdiği için kendisine kızsa da elinden başka türlüsü gelmediği için sesini çıkaramıyordu.
"Pişt." diye kimsenin duymayacağı bir şekilde seslenmişti Defne, Ömer'i bacağından dürtüp ve Ömer'in ona bakmasıyla eliyle dudağını gizleyip ona minik bir öpücük yollamıştı.
Ömer onun bu hareketine gülümserken Defne'nin öpücüğü attıktan sonra daha da şirinleşen suratıyla gülümsemesi daha da genişlemişti.
Ömer ona dalıp gitmişken Hulisi'nin "Ömer?" diye seslenmesi ile gülümsemesi yüzünden silinmiş ve ciddi tavrı ile ona dönüp 'ne?' dercesine kafasını sallamıştı.
"Oğlum yemeğinden hiç yememişsin?" demesiyle Hulisi'nin, Ömer kinaye dolu bir gülüşle babaannesine bakarak "Yemeklerin hemen hemen hepsinde biber varda. O yüzden." demişti.
Ömer'in bunu demesi ile herkes yediği şeyin yeni farkına varması ile kendisine gelmiş ve önlerinde ki yemeklere bakmışlardı. Evet, pilavda bile biber vardı.
"Niye dikkat etmiyorsunuz buna!" diye kızmıştı Hulisi hemen yanında duran uşağa.
"E-efendim, Muazzez Hanım bu akşam için özel olarak menü çıkarınca..." demişti uşak sesi gitgide kısılırken.
Masada bütün gözler Muazzezi bulurken, o bütün serin tavrı ile tabağında ki etini kesip ağzına götürürken "Gözümden kaçmış." demişti.
Ömer, onun bu söylemine karşı bir şey demeyip sadece gülümserken masada ki herkes daha da gerilmişti. Defne masanın altından elini yavaşça Ömer'in hızlıca salladığı bacağına koymuş ve durdurmuştu. Onun yüzünde ki gülümseme içinde ki öfkeye oldukça tezattı ve Defne de bunu biliyordu.
"Eee, geldiğinizden beri konuşmuyorsunuz. Anlatın." demişti Muazzez yemeğini bitirip ağzını peçeteyle silerken ve hemen ardından Nerimana bakmıştı.
"Ne anlatalım annecim, aynı." demişti Neriman da yüzünde ki gülümsemesiyle ama gerginliği her halinden belliydi.
"Aynı tabii, iş yok güç yok ekmek elden su gölden." demişti Muazzez memnuniyetsiz bir şekilde ve onun bu söylemi üzerine Nerimanın sahte gülümsemesi de yüzünde donmuştu. "Sude ne zaman evleniyor, bir yıldan fazla olacak neredeyse nişanlanalı!" diye bu kez sitemle çıkışmıştı Neriman ve Necmiye.
Sude ilk önce anne ve babasına baktığında ağızlarını açıp bir şey diyemediklerini sadece boş gevelediklerini görünce şaşırmamış ama her zaman yaşadığı hayal kırıklıklarından birini yaşamıştı. Ne olurdu diye düşünürdü hep, ne olurdu bir kez de şu kadından korkmadan kızlarının arkasında dursalar diye. Fakat gerçeği o da biliyordu bu hiçbir zaman olmayacak anne ve babası bu kadının karşısında hep el peçe divan duracaklardı. O yüzden kendisi de bir şey söylemekten vazgeçip bir hızla açtığı ağzını hemen kapatmış ve önüne dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELEK
Fanfictionİki aşık ruh felekten çıkmış iki beden birbirlerini arıyorlar. Önce kim bulur dersiniz?