"Amca oğlu hadi kalk."
Ağır ağır gözlerini açtığında Ömer tepesinde ona seslenen bir adet Defne ile karşılaşmıştı. Hafifçe doğrulup çatallı sesi ile "Günaydın." demişti.
"Günaydınnn."
"Amca oğlu nedir ya?"
"Dua et bacanak demedim." deyip arkasını dönüp mutfağa doğru gidicekken Ömer'in dediği şey ile durmuştu kadın. "Çok ayıp, insan sevgilisine hiç öyle der mi?" Önce hafifçe sırıtıp yerinde geri adama doğru dönmüştü ikiside birbirine imalı imalı sırıtırken Defne tekrar adımlarını Ömer'e doğru atmıştı. Ömer de ayağa kalkmış tam burnunun dibinde biten Defneyi süzüyordu.
"Sevgili? Sevgili olduğumuzu kim söyledi?" Defne yüzündeki sırıtışı silmemiş aksine gülüşünü daha çok büyütmüş ve tek kaşını havaya kaldırmış hesap sorar gibi adamın karşısında dikiliyordu.
"Yapma şimdi Defne. Dün gece olanlar, yine bir hayaldi demiyeceksin heralde."
"Yok hayır. Son derece gerçekti."
"Oh."diye derin bir iç çekmişti adam ama başına geleceklerden habersiz gibiydi.
"Olanlar gerçekti ama bu seni hemen affettiğim anlamına gelmez."
"O ne demek şimdi?"
"Şu demek öyle iki ağlamakla kolay kolay yırtamazsın. O burnunun sürtmesi lazım."
Ömer bir anda gülmeye başlayınca Defne anlamamış bir şekilde adamı izliyordu.
"Demek süründürmek istiyorsun beni." diyerek daha da kadının dibine girmişti adam.
"Eh, şart oldu diyelim."
"Tabii kaldıramadın bensizliği dedin ben bu adamı terk etsem olmuyor özlerim kesin bari gözümün önünde dursun. Sende haklısın ben olsam bende dayanamam bensizliğe."
"Yok canım o iş öyle değil. İstesem çok güzel terk ederim seni ama ben senin süründüğünü bizzat kendim görmek istiyorum. Bunu da dün buraya gelip aynı b*k çuvalı gibi oraya serilmiş halini görünce anladım."
"Sağ ol Defnecim çok zarifsin gerçekten."
"Ne demek az bile söyledim."
"Ee, nasıl olacakmış peki o dediğin şey? Yani ben halimden gayet memnunum da böyle dip dibe olacaksak uyar bana bir sakıncası yok."
"Bu kadar emin olma istersen." deyip saçlarını Ömer'e doğru savurup karşıdaki açık mutfağa doğru ilerlemişti Defne. Ömer de önce kendine gelemeyip dalgın dalgın Defneyi izlerken bir anda ayılıp kadının peşinden gitmişti.
"Ne hazırladın kahvaltıya bakalım." diye Defne'nin yanına geldiğinde gördüğü tek dolu tabak ile durmuştu adam. "Kendime hazırladım sana değil. Bak buzdolabı ile ocak orada, hadi." diyerek masaya oturmuş kahvaltısına başlamıştı Defne. Ömer ise söylene söylene tabağına birkaç kahvaltılık koyup Defne'nin karşısına oturmuştu. Ömer karşısında iştahla omletini yiyen Defneye bakınca onunda canı çekmişti ve çatalını Defne'nin tabağına uzatmaya çalışmıştı. Defne ise Ömer'in eline vurup "Uzak dur omletimden!" diye azarlamıştı adamı.
"Aman iyi yemedik omletini." Ömer tabağındaki kahvaltılıkları yemekten çok bir sağa bir sola ittiriyordu. En son aklına gelen fikirlere aniden elindeki çatalı bırakıp Defneye odaklanmıştı.
"Mantar toplamaya gideceğim ben. Gel istiyorsan."
"Olur diyeceğim de..." Defne bir an tereddüt edip üstüne başına bakmıştı. Dün gece Demir onu apar topar evden çıkardığı için eşofmanı ve üstünde pofuduk hırkası ile duruyordu. Ömer bunu fark edip hemen lafa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELEK
Fanfictionİki aşık ruh felekten çıkmış iki beden birbirlerini arıyorlar. Önce kim bulur dersiniz?