Kavuşmak

205 12 6
                                    


Soğuktu... çok soğuktu hemde. Adam sıkı sıkı sarıldığı kadından kollarını gevşetip geri ayrılınca karşılaştığı bir çift göz yüzünden buz kesmişti. Kolay olmayacaktı biliyordu. Bu yaşanılan her şey ikisi içinde çok zordu, birbirlerinden ayrı kalmak üstüne kadının delirme seviyesine kadar gelmesi işleri çıkmaz bir hale sürüklüyordu. Çok beklemişti aslında kadının karşısına çıkmak için. İzledi bir süre uzaktan bazen dayanamadı yanına koşup sıkı sıkı sarıp sarmalamak istedi. Yapamadı ama.

Kadın uzun zaman sonra galiba istediği cevaba ulaşmıştı. Ama bu cevap kafasını daha da karıştırmıştı. Hiçbir şey açıklığa kavuşmamış daha da arapsaçına dönmüştü. Uzun süre baktı adamın yüzüne, tanımak ister gibi inceledi her ayrıntısını. Özlediğini fark etti sonra, içini eriten o gözlere baktığında unutmuştu bile her şeyi. Aklına yaşadıkları gelince özlemin yerini öfke hızla geri almıştı. Buradaydı ama karşısındaydı yine ona bakıyor yine ona sarılıyor ve sorusuna cevap veriyordu. Soğuk ve keskin bakışlarını bir an olsun çekmemişti adamın üzerinden. Öfke, acı, özlem en önemlisi de aşk... Hala aynı yerde miyim diye sorguladı kadın kendini, içindeki duygu yoğunluğu öyle bir hal almıştı ki bir alev topuna dönüşüp ikisinide yakabilecek türdendi. İndirmedi o çatık kaşlarını gözlerindeki öfkesinin arkasına sakladı özlemini ve aşkını. Ta ki o çok özlediği sesten o çok özlediği sözcüğü duyana kadar.

"Defnem." diye yumuşatmaya çalıştı kadını adam. O kömür karası bakışlarıyla af dilenir gibi indirdi yüzünü kendini ona sabitlemeye çalıştı. Öyle sert bakıyordu ki kadın, ona ulaşmak şu an imkansız gibi dursada kadın artık o son sözcüğün de etkisine dayanamamış olacak ki dudaklarını adamın dudaklarıyla birleştirmişti. Öpmüştü doyasıya. Daha önce söylediği bütün keşkelerin acısını çıkarmak istercesine kapılmıştı adama. Sıkıca kavramışlardı birbirlerini, kenetlenmişti dudakları yine, biri bir daha beni bırakma diye feryatlardayken diğeri seni bir daha asla bırakmayacağım diye yeminlerdeydi. Nefeslerini tükettiklerinde yavaşça ayrılmak zorunda kaldılar ve işte adam o ulaşmak istediği bakışları almıştı. Biraz hüzün ve kırgınlıkla beraber. "Çok özür dilerim Defnem." dedi Ömer. Kadının saçlarına götürdü elini okşadı usul usul sonra kafasını kadının boynuna gömüp tekrar konuştu. "Seni böyle bırakmak çok zordu benim için de. Yapmak zorundaydım ama. Gerçekten çok özür dilerim." Acı dolu sesi kadını mahvederken daha da sıkı sarıldı adama ne yaşandı ne oldu bilmiyordu ama bu adamı çok özlediği kesindi. Aklına koyduğu bütün sorular uçup gitmişti bile sadece o yanında olsun istiyordu.
Ömer son kez Defne'nin kokusunu içine çekip ayrıldı kadından, ellerini kadının yüzüne götürüp avuçları arasına aldı "Benim şimdi gitmem gerek ama söz veriyorum sana bu gece yanına geleceğim ne olursa olsun." dedi. Defne de burnunu çekip dolmuş gözleri ile baktı adama, ağlamaklı sesi ile konuştu.

"Söz mü?"

"Ömer İplikçi sözü."

"Ömer İplikçiyi tanımıyorum ama."

Hafif bir tebessüm ile "Tanışırsın." demişti Ömer. Ellerini kadının yüzünden indirip ellerine kenetlemişti ve salondan çıkıp çıkışa doğru ilerlemişlerdi. Dışarı çıktıklarında adam kapının önünde siyah bir aracın önünde duran şöföre "Defne Hanımı evine bırak lütfen sonra gelip beni olduğum yerden alırsın." diye talimatını verip Defneye döndü "Sen şimdi eve git ve beni bekle geleceğim." dedi. Defne ise kafasını sallamakla yetinip araca yerleşti ve oradan uzaklaştı. Ömer bir süre aracın arkasından baktı yola çıkıp gözden kaybolduklarını anladığında tam gidecekti ki kapıdan hızla çıkan adam dikkatini çekmişti. Uzun boylu hafif sarışın takım elbiseli bir adam telaşla bir oraya bir buraya bakıyordu. Bir yerden tanıdık gelen bu adamı biraz daha süzdükten sonra göz göze geldiler ve adam hızla Ömer'in yanına yaklaştı.

FELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin