Kabus

102 11 35
                                    


Karanlık sokakta nefes nefese kalmış bir şekilde koşuyordu Ömer. Üstü sırılsıklamdı, saçlarından sular akıyor, hırkası omuzlarından her an düşecek şekilde koşmaya devam ediyordu. Elinde silahı neyden, kimden ve neden kaçtığı hakkında bir fikri yoktu. Hissettiği, bedeneni çevreleyen yoğun duygu ise korkuydu. Peki neydi korktuğu? Kimdi ya da? Dümdüz sokak hala bitmemişti, onun nefesi tükenmişti ama yolun sonu hala gelmemişti. Dayanamadı en son ve koşuşu yavaş yavaş yürümeye döndü. Elinde sımsıkı tuttuğu silahı biraz gevşetti ve durdu. Derin nefesler aldı, ciğerlerinden geçen her soluğun yakıp geçmesi ile bayılacağını anladı. Nerde olduğunu bilmiyordu anlam veremediği ve fark etmediği hemen yanında duran duvardan destek aldı. Karanlık olduğu için etrafında olan şeyleri çok net göremiyordu. Bir elinde silah diğer eli duvarda kalp atışlarının normale dönmesini beklerken ellerindeki sıcaklığı hissetti. Su damlacıkları yerine başka bir şey akıyor gibiydi. Daha koyu kıvamda bir sıvıydı. Ellerini kaldırıp baktığında kan içinde olduğunu gördü, silahında etrafına bulaşmış oldukça fazlaydı ama eli kanamıyordu. Buna bir anlam vermeye çalışırken ayak uçlarında biten bir hareketlilik hissetti. Siyah karanlıkta derisi parlayan upuzun bir yılandı. Önce ayaklarına dolandı, sonra ordan geçip tam arkasına doğru ilerleyip sıyrılıp gitti. O da yavaşça yılanın gittiği yeri gözleriye takip edip baktığında arkasını dönmüş ve karşısında yılanın etrafını çevrelediği, bembeyaz elbisesiyle karanlığın içinde ışık saçan Defneyi görmüştü. Gülümsüyordu. Ellerini önünde birleştirmiş öylece Ömer'e bakarken sadece gülümsüyordu. Yılan ise etrafında halka oluşturmaya devam ediyordu. Dehşet içinde baktı önce. Yılan her an bir hamle yapıp zarar verebilirdi Defneye. Ama daha ne olduğunu anlamadan Defneye doğru bir adım atıp kadının "Ömer!" diye seslenmesi üstüne Ömer'in bir anda silahı ona doğrultup patlaması ve kurşunun Defneye gelmesine rağmen hala beyaz ama Ömer'in kanlar içinde kalması bir olmuştu.

Rüyasında yere düşmesiyle kendisi yattığı yerden kalkması bir olmuştu. Rüyada ki kadar olmasada yine nefes nefese kalmış ve ter içindeydi. Etrafına bakındığında açık televizyonu ve hemen yanında ona endişe ile bakan Defneyi görmüştü. Görmesiyle de hemen gözlerini kaçırmış ve yerinden kalkmıştı.

"Ömer? İyi misin?" diyerek Defne de ayaklanmıştı.

Ömer ise ne yapacağını bilmez vaziyette dururken gözlerini ovuşturdu ama gözünü her kapattığında Defne'nin o hali geliyordu aklına. Geri açtığında ise burdaki Defneyi görüyordu. Zihninin yorulduğunu ve bunları kaldıramadığını hissetti en son ve hızlıca "Benim gitmem gerek." dedi telaşlı bir şekilde.

"Dur! Nereye bu halde? Gidemezsin." demişti Defne de kolundan çekiştirerek.

"Gitmem lazım." demişti Ömer yine. Hala daha nefesini düzene sokabilmiş değildi ve hala daha Defne'nin yüzüne bakmıyordu.

"İyi değilsin Ömer. Ne oldu anlat bana hadi olmaz böyle." demişti Defne Ömer'in yüzünü avuçlarının arasına alarak. Zorla onu kendisine bakmaya zorladığından Ömer en son "Yapma, yapma Defne." demişti kısık ve ağlamaklı bir sesle. "Anlat hadi ne oldu?" demişti Defne de aynı şekilde ve onu bırakmayınca "Defne bırak beni. Bırak. Bırak!" diye hiddetlenerek söylenmiş ve yüzündeki elleri bir hışımla çekmişti. "Gitmem lazım işte. Yapma sende bırak!" demişti en son. Ne dediğini o da anlayamamıştı. Ne düşünüp ne yacağını kestiremiyordu. Defne de neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette öylece kalakalmıştı. Ömer ise rüzgar olup gitmişti.

Ömer'in gitmesinin ardından bir süre daha öyle durmuştu Defne. Çok hızlı gelişmişti bütün bu olanlar. Ne olduğunu anlamaya çalışmış ama sonuca asla varamamıştı. En sonunda kendisini koltuğa geri atıp hareketsiz bir şekilde öylece durmuş ve sonunda uyuyakalmıştı.

FELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin