Binbir çeşit rengarenk çiçeklerle çevrili, beyaz güllerin ise bütün zarafeti ortaya sererek mihraba doğru bir yol oluşturduğu, uzunlu kısalı ağaçların arasından geçen minik aydınlatmalar ve süslemeler ile sadece içerisinde gelin ve damadı eksik olan şahane bir manzara oluşmuştu seranın arka bahçesinde. Mihrabın hemen yanı başında uzun bir stantta duran, önce Defne'nin parçalara ayırdığı ardından Ömer'in parçaları toplayıp eski haline getirmeye çalıştığı porselen vazo ve içine yeni özenle yerleştirilmiş beyaz şakayıklar en anlamlı ve özel bir masalın içinden çıkmış gibi orda duruyordu."Oğlum baya baya evleniyorsunuz lan." demişti Demir, Ömer'in askılıkta ki gömleğini alıp ona verirken.
"Sonunda." demişti Ömer de gülümseyip giydiği keten pantolonun belini düzeltirken, ardından Demir'in uzattığı pantolonun takımı olan keten gömleği alıp üzerine geçirmişti.
Ömer gömleği giyip düğmelerini kapattıktan sonra Efe de yanına yaklaşıp yakasına, gömleğine uyumlu olan elindeki minik çiçeği tutturmuştu. "Evet, damat beyimiz hazır."
Ömer son kez aynada kendisine bakıp üzerini düzelttikten sonra geri arkadaşlarına döndü ve gülümsemesi hafif yüzünde donmuş bir şekilde gergince, "Dün gece hakkında bir şey öğrendiniz mi?" diye sormuştu.
"Maalesef ne gören duyan var ne bir kamera kaydı." demişti Demir saçlarını düzeltirken.
"Oğluk biz nasıl o hale geldik lan? Hiçbir şey hatırlamıyoruz nasıl o kadar içmiş olabiliriz?" diye hala olayın şaşkınlığı üzerinden atamamıştı Efe.
"Valla ben en son o kadar sarhoş olup hiçbir şey hatırlamamamın ardından baba oldum. O yüzden... tehlikeli. İnşallah ikinciye baba olmamışımdır. Asel mahveder yoksa beni."
"Defne ağzıma sıçar, sıçmakla da kalmaz bu sefer o öldürür beni." demişti Ömer yere dalgın bir şekilde bakarken.
"Neyse tamam daha ne olduğunu bilmiyoruz bile. Bana bakın ettiğiniz yemini unutmayın bize ne olduğunu öğrenmeden kızlara hiçbir şey söylemek yok!" diyerek işaret parmağını onlara doğru sallarken konuştu Efe.
Sabah hepsi uyandıklarında ne olduğunu anlayamamışlardı, üçünün de dün gece ne olduğuna dair bir fikirleri yoktu. Kendilerine gelmeleri biraz zaman alırken hafızalarını ne kadar zorlasalar da pek bir şey hatırlayamamışlardı. Ömer, hissettiği duygudan mıdır, yoksa kendisine güvenmesinden ya da bunu bir ihtimal olarak düşünmek istememesinden midir çok kestiremese de yanlış bir durum olmadığına inanıyordu. Tam olarak ne olduğunu öğrenmeden ise de kızlara hiçbir şey söylememek adına birbirlerine büyük yemin ettirmişlerdi, her ne kadar Ömer bunu istemese de.
Kendilerini toparlamanın ardından, kızların olduğu otele dönmüş ve kızlar henüz daha odadan çıkmadıkları için şanslılardı. Bu yüzden onlarda gece orda kalmış gibi görünmüş ve kimse bir şeyi sorgulamamıştı. Hep birlikte kahvaltılarını yaptıktan sonra ormanın içinde olan villaya geri dönmüşler ve orda hazırlandıktan sonra nikah için seraya geçeceklerdi.
"Ya ben bir şey diyeceğim." demişti deminden beri bir sağa sola gidip yerinde duramayan Efe. "Hazır böyle hepimiz düğün havasındayken, bende Ceren'e evlenme mi teklif etsem?"
"Lan siz daha yeni sevgili olmadınız mı? Ne bu acele?" diye sormuştu Demir.
"Sevgililiği kalmış bunun kardeşim? Biz bu müesseseye kafa göz daldık resmen ve tersten ilerliyoruz farkındaysan. Çocuğumuz var yani bizim aynı evde yaşıyoruz ve bir çocuk yetiştiriyoruz. Niye evlenmeyelim ki? Yalan olarak başladı ama gerçek diye devam etmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELEK
Fanfictionİki aşık ruh felekten çıkmış iki beden birbirlerini arıyorlar. Önce kim bulur dersiniz?