Serseri

129 12 33
                                    


Evlilik Teklifinin Hemen Öncesi;

"Neden görüşmek istedin benimle?" diye sordu Muazzez oğluna.

"Galiba bilmiyorsun, Ömer'in hayatında biri var."

"Biliyorum."

"Neden bir şey yapmadın o zaman?"

"Her şeyin bir zamanı var. Niye konuşuyoruz şimdi bunu?"

"Bir şey yapmanı istemiyorum çünkü. Yani onları ayırman için bir şey yapmanı istemiyorum."

"Nasıl?" diye kafası karışmış bir şekilde sordu Muazzez.

"Ben denedim ama olmadı. Ömer'in aklına evlenme fikrini sokması için başındaki adamımı yönlendirdim ama kız hayır demiş. Ne yapıp edip onları bu yola sokmak istiyorum."

"Ömer'in mutluluğu için çabalıyorsun yani?" demişti kadın iğneleyici bir tonda.

"Tam tersine. En mutlu gününü mahvetmek istiyorum. Yerle bir olsun bir daha kalkamasın istiyorum. Bana çektirdiklerini misliyle ödesin istiyorum." demişti adam hırs ve öfkeyle. Yıllardır bu cezaevinde düşündüğü tek şey vardı. Ömer'in yıkılması.

"Her şey iyi tamamda, neymiş Ömer'i böylesine bir yıkıma sürükleyecek şey?"

"Elimde çok büyük bir koz var. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüm. Sen yeter ki bana yardım et anne. Eğer sen el atarsan olur."

"Düzgün anlat şunu. Az zamanımız kaldı."

"Onları evliliğe mecbur bırakmanı istiyorum. Ya korkutarak ya da dikine giderek başka bir yolu kalmadı artık."

"Ters psikoloji diyorsun yani. Tamam bir hal çaresine bakacağım." demişti Muazzez. Kalbindeki kötülük karşısındaki oğlu ile yarışır cinstendi. Onu buna zorlayan şeyler ise hiç masum değildi. Yavaşça yerinden kalktı ve tam arkasını dönüp gidicekken "Senin yüzünden torunlarım benden nefret ediyor." demişti. Kapıdan çıkmak üzereyken de oğlu arkasından "Bu sadece benim yüzümden olamaz anne. Seninde payın var." demişti.

***

"Biz Ömer ile evlenmeye karar verdik!" demişti karşısındaki ailesine Defne tek solukta. Herkes de ona ayrı bir şaşkınla bakıyordu. Abileri 'ne dedi bu?' diye olayı idrak etmeye çalışıyorken annesi ve babası öylece kalmış cümlenin tamamını idrak etmeye çalışıyorlardı. Olayı ilk kavrayıp ve şaşkınlıktan kurtulanlar ise iki teyzesiydi. İkside sevinçle yerinde kalkıp hemen Defneye sarılmışlardı.

"Oy benim güzel kızım evleniyorsun demek!" diyerek daha da sıkı sarılmıştı Füsun. Hemen diğer yanında da diğer teyzesi Suzan "Ne ara büyüdün sen de bize böyle güzel haberler veriyorsun?" diye duygulanarak konuşmuş ve o da sarılmıştı.

Ayrıldıklarında Defne gülümseyerek tam karşısında duran anne babasına bakmıştı. Babası annesinin elini tutmuş birbirlerine bakıyordu, sonra ikiside aynı anda dönüp gülümsemişlerdi ve ardından babası içtenlikle "Böyle bir yola girmeye karar verdiyseniz bize arkanızda olmak düşer kızım. Allah utandırmasın." demişti. Annesine dönüp baktığında ona duygulu gözlerle baktığını ve gülümseyerek başıyla onayladığını görmüştü. Derin bir çekip o da gülümsediğinde, abisi Doruk'un "Kızım bir sıranı bekleseydin bari ilk önce ben evlenseydim!" diye şakayla karışık sitemiyle herkes gülmüştü.

"Abicim senin de evlenmeye niyetin yok ki ben ne yapayım? Seni beklersem evde kalırım ben." demesiyle Defne'nin ortamın neşesi daha da büyümüştü.

Yemekler yenilmiş, çaylar içilmiş ve ardından herkes evlerinde dağıldığında evde sadece annesi, babası ve abisi ile kalmıştı Defne. Normalde o da evine gitmeyi planlıyordu ama annesinin isteği üzerine kalmıştı. Annesinin o bu evden taşındığından beri bozmadığı eski odasına girip yatağına uzanmış ve mutlulukla içinde bulunduğu yaşadığı şeyleri başa sarıp sarıp düşünmüştü. Evleniyordu. Zamanında asla olmaz, ben böyle bir şeyi yapamam dediği şey için şimdi kalbi çarpıyordu. Hatta bir an önce olsun istiyordu. Ömer ile bir olmak, tamamlanmak, ayaklarının yere daha sağlam basmanı istiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Ruhunun şu an en çok Ömer'e ihtiyacı vardı. Güven ve aşk, bu iki kavram onu fazlasıyla zorlayan şeylerdi. Biri olmadan diğeri olmuyordu ve o bunu bir şekilde yeneceğine inanıyordu. İstiyordu çünkü. Ne yaşarsa yaşasın bunun Ömer ile olmasını istiyordu.

FELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin