2.9

11.5K 662 273
                                    

Damla'dan...

"Hayır efendim ben o kasadan geçmem, siz geçin."

Görevli eliyle kasayı işaret ederken başımı iki yana salladım.

"Kasayı kapatmak zorundayım hanımefendi."

Market arabasını yan kasaya sürüp kadına döndüm.

"Umarım bu kasa gibi kısmetiniz de kapanır buruş buruş olana dek evde kalırsınız."

"Hoş geldin Damla."

Selim denilen zibidi kasada durduğundan oraya geçmek istemiyordum. Hala dava edememiştim.

"Sen her müşteriye ismiyle mi sesleniyorsun?"

Pis pis sırıtırken başını iki yana salladı.

"Yo, yengemin arkadaşısın diye dedim sadece."

"Deme."

Eşyaları kasaya bırakıp poşetlemeye başladım. O da yaranmak ister gibi okuttuklarını poşete koyup bana uzatıyordu.

"Temassız var."

"Ama bende yok, kartını verir misin?"

Sabır dilercesine derin bir nefes alıp kartı uzattım. Pos cihazına kartı koymadan önce uzun uzun ismimi okudu.

"İsmime, soy ismime bakacağına işini yap, seni bekleyemem burada."

Kartı tekrardan bana uzattığında ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyordum. 

"İsmine değil, tarihine bakıyordum. Tam tahmin ettiğim gibi dolmuş. Başka kartın var mı yanında?"

Bende şans olaydı zaten dünyaya Acun'un kızı olarak gelirdim.

"Hayır yok, sen iptal et bunları ben daha sonra gelip alırım."

Kasanın arkasından çıkıp yere bıraktığım poşetleri ellerime tutuşturdu.

"Saçmalama, sen al bunları sonra getirirsin."

Oğlum bu harbi harbi bana yaranmaya çalışıyor.

Poşetlerle beraber marketten çıkıp seri adımlarla eve doğru ilerledim. Annem güne gittiğinden o dönmeden aldıklarımı yerleştirip evi toplamam gerekiyordu.

On dakikanın ardından eve vardığımda poşetleri mutfağa bırakıp depodan süpürgeyi çıkarttım. Önce yerleri güzelce silip süpürdükten sonra tozları aldım. 

Ama sorun belin hala yerinde mi diye? 

Hayır.

Son olarak mutfağı yerleştirmek kalmışken zil çalmaya başladı. 

"Allah'ım ne olur annem olmasın, ne olur."

Hızla kapıyı açıp anneme sarıldım. Bir dakika lan, benim annem ne zamandan beridir buram buram erkek parfümü kokuyordu?

Hızla geri çekildiğimde elindeki poşetle beni karşılayan Selim pis pis sırıtıyordu.

"Böyle karşılanacağımı bilseydim daha önce gelirdim."

"Ne işin var senin burada?"

Poşetleri işaret etti.

"Bunları markette unutmuşsun, bende getireyim dedim."

Başımı sallayıp elindekileri aldım. 

"Sizdeki bu hizmette maşallah, başka hiçbir yerde yok."

Bir kaç adım atıp yanağımdan makas aldı.

"Herkese değil, sana özgü bir hizmetimiz bu. Değerimi bil."

🌾

Başak'dan...

"Bak yüzüğüme, kafan kadar var."

Damla başını iki yana sallarken bir yandan da mutfakta eşyaları yerleştiriyordu.

"Ulan sen ne bok yedin de bu kadar korkuyorsun annenden?"

Yavaşa bana döndü.

"Çeyizindeki bardağı kırdım."

"Kanka dua et ki yaşıyorsun, ben olsam çoktan tahtalı köye yollanmıştım."

Damla ağlanır gibi  işine devam ederken masanın üzerinde duran telefonum çalmaya başladı. 

Aşkım, bir tanem, hayatım, yakışıklım arıyordu. Evet yani Ekin.

"Efendim?"

"Nasılsın bir tanem?"

Sandalyeye oturup arkama yaslandım.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim güzelim, çiçek çikolata bakıyorum."

Telefonu hızla hoparlöre alırken Damla'ya döndüm.

"Ne bakıyorsun ne bakıyorsun?"

"Çiçek güzelim, istemeye geleceğiz ya."

Damla elindeki eldivenleri çıkartıp hızla yanıma oturdu.

"Biz bunun hakkında hiç konuşmamıştık ama."

Derin bir iç çekti.

"Güzelim sana teklifi ettiğimden beri annem başımın etini yiyor, siz en yakın ne zaman müsaitseniz bana söylesen bizde gelsek olmaz mı?"

"P-peki tamam. Yarın gelin o zaman."

"Hah süper, ben hemen anneme söyleyeyim. Görüşürüz güzelim."

Telefonu kapattığında Damla ile pörtlemiş gözlerle birbirimize bakıyorduk. İkimizde bu haberi anneme verdiğimde alacağım tepkiyi az çok tahmin ediyor ve tabiri caizse korkudan ölüyorduk.

"Ben gideyim Damla."

Elini omzuma bırakıp derin bir nefes aldı.

"Gazan mübarek olsun kardeşim."

🌾

Annem eve geldiğimden beri jete bağlamış sarma sarıyordu ve ben ağzımı açıp tek kelime etmeye cesaret edemiyordum.

"Anne."

"Kızım kalk şu içi getir bana bitti bu."

Tezgahtan kaseyi getirip karşısına oturdum.

"Anne şu an sarmadan daha önemli bir işimiz var."

Çatık kaşlarla bana döndü.

"Ne gibi?"

Yüzüme olabildiğince tatlı bir gülümseme yerleştirip arkama yaslandım.

"Aslında çok bir şey yok be anne, alt tarafı yarın akşam beni istemeye geliyorlar. O kadar. Ve çok da kalabalık değiller, otuz kişi falan. Önemli değil zaten."

Bir kaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra hızla ayaklandı.

"Çabuk Damla'yı, Neslihan'ı çağır. Nasıl adam edeceğiz bu koca evi iki kişi? Yap-"

Annemin sesini zil bölerken koşar adımlarla girişe gittim. Kapıyı araladığımda elindeki poşetlerle içeri giren Ekin yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Senin ne işin var burada?"

Omzunu silkip elini beline koydu.

"Temizlik yapmaya geldim güzelim. Kötü mü yapmışım?"

🌾

Heeheheh nerede var be senin gibi koca?

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🌾🤍

KISMETSE MARKET/TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin