"Az ye be hayvan, kızlara bırakmayacaksın."
Damla ile ben yan taraftan aldığımız şezlongalarda güneşlenirken Selim ile Ekin abur cuburlardan yiyorlardı.
"Evde de böyle yiyeceksen hiç gelme Selim, ben o kadar yemek yapamam."
Damla gözleri kapalı konuşurken yattığım yerden doğruldum. Yat yat sıkıldım be anacım.
"Sen ye, ben sana yaparım Selim."
"İşte yenge gibi yenge be!"
Şezlongdan kalkıp pareomu giydim. Saat dörde geliyordu.
"Ben acıktım."
Ekin'in yanına oturduğumda kolunu omzuma attı.
"Bir şeyler alalım güzelim."
Omzuma doladığı sağ elini tutarken yüzük parmağındaki eksiklik ile hızla başımı çevirdim.
"Senin yüzüğün nerede?"
"Denizde düşer diye çıkarttım güzelim."
Alayla kaşlarımı kaldırdığımda bakışlarım parmaklarıma indi. Ay ne güzel duruyordu alyansımla tek taşım.
Neyse. Konuyu sapıtmayalım.
"Doğru hayatım, bende çıkartayım. Allah korusun düşer müşer dimi."
Parmaklarım yüzüğüme uzandığında elimi elinin içine hapsetti.
"Sende benim gibi boynuna takacaksan çıkar güzelim."
Baş parmağıyla boynundaki zinciri ve ucundaki yüzüğünü gösterdi.
"Tamam zaten eve gidiyoruz, tak yüzüğünü."
Gülerek zinciri çıkartıp yüzüğünü taktı.
Hala güneşlenen Damla'ya bakıp pis pis sırıtarak ayaklandım.
Yerde duran az önce içinde su olan ama şu an yudum durmayan şişeyi de alıp denizin yanına adımladım. Şişeyi sonuna kadar doldurup seri adımlarla Damla'nın yanına adımladım.
"Afedersin ahiretliğim."
Suyu yüzüne bocalamaya başladığımda hızla doğruldu.
"Lan ne yapıyorsun! Sırılsıklam oldum. Gel buraya."
Üzerime doğru koştuğundan ayaklanmış biricik sözlümün arkasına saklandım.
"Koru beni!"
"Enişte çekil, bu cadaloz benim gibi vıcık vıcık olacak."
Ekin Damla'nın döndüğü yerlere dönüp beni ıslatmasını engelliyordu.
"Kusura bakma baldız, sözlüme dokunman için önce beni geçmen gerekiyor."
Yanımızda güneşlenen teyze aniden dirilir gibi kalkarken hepimiz korkuyla geri çekildik.
"Susun be! Plaja geldik, sizin dırdırınızı çekmeye değil!"
🌾
"Saçımı kurutup geliyorum."
Aşağıya doğru bağırırken bir yandan da giyiniyordum. Burada çok meşhur bir köfteci vardı ve bize sormadan rezervasyon yapan akıllı sözlüm sayesinde oraya gidecektik.
"Nerede bu köfteci?"
Damla küpesini takarken bana doğru döndü.
"Yürüyerek yirmi dakika."
Başını sallayıp makyajını yapmaya devam etti. Çok severek aldığım siyah takımımı ve yine aynı renk saten büstiyerimi giyip saçımı yana doğru attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISMETSE MARKET/TEXTİNG (TAMAMLANDI)
Hài hước*TAMAMLANDI*Siz: Sorduk mu kardeşim? 0532**: Hop yavaş gel. 0532**: Kalp var kızım bende, içinde de sen. 0532**: Kardeşim falan ağır oluyor. Siz: Bana sizi siparişle mi veriyorlar? Siz: Biriniz bitse biriniz başlıyor! Siz: Bir gidin artık! 0532**:...