Son beş gündür alarm sesi yerine hayatımda duyduğum en güzel şey olan o ses ile uyanıyordum. Top patlasa umursamayan ben mırıltısında bile uyanmış oluyodum.
Sanırım bahsedilen annelik böyle bir şeydi.
"Gel benim güzel kızım."
Dikkatlice kucağıma alıp emzirmeye başladım. Sütüm yeterince olduğundan mama derdine düşmemiştik. Ekin aşağıda bize yemek hazırlıyordu.
Yaklaşık on dakikalık bir emzirmeden sonra Ayça'yı omzuma doğru yatırıp sırtını sıvazlayarak aşağıya indim. Babamız taktığı önlük ile ter içinde yemek hazırlıyordu.
"Ulan senin göz kararınla benimki bir mi? Belki benim gözlerim küçük? Te Allah'ım ya."
Hafifçe kenara kayıp söylendiği şeye baktım. Tahmin ettiğim gibi internetten açtığı tarif videosuna bağırınıyordu.
"Biz geldik babası."
Ekin elinde savaş vererek çırtptığı kaseyi yere düşürürken hızla bize döndü.
"Uyandınız mı? Ama ben daha hazırlayamadım yemeği. Sende acıkmışsındır kızımda. Ne biçim babayım ben."
Önlüğü çıkarıp kenara koyduğunda Ayça'yı yavaşça koluma yatırıp ona doğru uzattım.
"Sen tut babası kızımızı ben hallederim."
Yüzü fazlasıyla gerilirken başını iki yana salladı. Ayça doğduğundan beri asla kucağına almıyor, dokunurken bile ödü kopuyordu.
"Sen tut, ben düşürürüm, zarar veririm."
Ben bu adamı da suratındaki masum korkuyu da yerim!
"Kızın seni istiyor, kırmayacaksın herhalde onu."
Bakışları bir bana bir de Ayça'ya kayarken seri adımlarla salona geçip koltuğa oturdu.
"Şimdi verebilirsin."
Gülmemek için yanaklarımı ısırmaya başladım. Aşk kuşum her şeyden habersiz bilmem kaçıncı rüyasını görüyordu.
Ekin'in aksine yavaş adımlarla salona girip koltuğun karşına geçtim. Her ne kadar sakin olduğunu söylese de bedeni gerginlikten çatlayacak gibi duruyordu.
"Al bakalım babası."
Taş kesilen göğsüne kafasını yaslayıp kollarını hızla etrafına doladı.
"Kenarımıza yastık koy, bir de ne olur uzaklaşma."
Amerikan mutfağı işaret ederek içeri adımladım. Yapmaya çalıştığı çorbayı ve makarnayı eş geçip dolaba bu zamanlar için attığım yemeklerden birini çıkartıp mikrodalgaya attım.
Daha sonra eritip annemin getirdiği köyden tarhanayı yapıp sofraya taşıdım.
"Gelebilirsin hayatım."
Resmen milim milim hareket ederek koltuktan kalktı ve buraya doğru gelmeye başladı.
Ayça'yı pusetine bıraktığında üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi bana döndü.
"Hala burada olduğuna inanamıyorum."
Meleğime bir daha bakıp başımı salladım.
"Bende hala karnımda olmadığına inanamıyorum."
Kısa bir yemeğin ardından tekrardan emzirme vaktine gelmiştik. Çok rutin gibi gözükse de benim için hala mucizevi geliyordu.
Ayça uykusuna kaldığı yerden devam ederken başucumuzda bizi izleyen kocama döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISMETSE MARKET/TEXTİNG (TAMAMLANDI)
فكاهة*TAMAMLANDI*Siz: Sorduk mu kardeşim? 0532**: Hop yavaş gel. 0532**: Kalp var kızım bende, içinde de sen. 0532**: Kardeşim falan ağır oluyor. Siz: Bana sizi siparişle mi veriyorlar? Siz: Biriniz bitse biriniz başlıyor! Siz: Bir gidin artık! 0532**:...