Şöminenin ateşi söndüğü sırada güneşin ilk ışıkları camdan yüzüme vuruyordu.
Gece sıklıkla uyandığım için uykumu alamamıştım. Ferhat ise ölü gibi uyuyordu. Dünkü dedikleri canımı sıkmıştı. Nedenini çözemiyorum. Bana olan bir ilgisi olduğunu söylemişti ama..
Of geceden beri bunu düşünmüştüm.
Battaniyeyi üstümden attım sigaram bitmişti bende ortada duran sehpadan Ferhat'ın paketini aldım ve terasa çıktım geceden daha soğuktu. Soğuk bedenimi titretiyordu. Evin aşağısında bir dere vardı. oradan su içen bir kumru gördüm. esen rüzgar ile dereye düşen dal parçası onu korkutup uçurdu. onunla birlikte kafamı gökyüzüne kaldırdım. sabahın ilk ışıkları ile bulutlar daha iyi gözüküyordu. O kadar güzel bir yerdi ki. Gece uyanıp durduğum da hep terasa çıkıp hava aldım.
İçeri geçtiğimde Ferhat yoktu. Sanırsam lavabodaydı. Bir iç çekip koltuğa oturdum. Ferhat'ın kapıyı açmasıyla ona döndüm.
"Günaydın Ağ... "
Dediği şeyi fark edip vaz geçmişti. Cidden alışkanlık olmalıydı.
"Günaydın" dedi aslında cevap vermemeyi düşünmüştüm ama.
"Kahvaltı yapmak ister misiniz?"
O mini dolapta sadece su ve çubuk kraker vardı onlarlamı.
"Neyle yapacağız"
Duvarda duran ahatarlıktan bir anahtar aldı ve yerdeki eski halıyı kaldırdı bir kapı görmüştüm. Sıkıştırılmış kilidi aldı ve açtı. Aşağıya indi. Arkasından merakla baksam da örümcek olabileceğini düşünmüştüm.
Evet, fobimdi. İsteyerek olmuyordu. Küçük bir şey olduğunu biliyorum ama istemeden iğreniyorum. aşağıdan sesler gelirken kafamaı eğip bakmaya başladım. gaz lambasının hafif ışığı gözüksede Ferhat'ı göremedim. biraz sonra merdivene geldi, bir eliyle merdiveni tutarken diğerinde aşağıdan aldıklarını taşıyordu.
bir anlık geriye yalpalayınca omzundan refleks olarak tutmuştum. gözleriyle bakışınca elindekileri alarak gözlerimi kaçırdım. el yapımı bir peynir olduğunu tahmin ediyordum. bir tanede kap vardı içini açınca yumurta olduğunu anladım.
mutfakta onun yumurtayı pişirmesini bekliyordum. böyle güzel bir yere sahip olsaydım. asla buradan ayrılmazdım muhtemelen. havası şehirden çok temizdi, orman son bahar renklerine bürünmüş ve yerdeki yaprakların arasında gezen sincaplar vardı.
kafamı camdan çevirip on baktım bana baktığını gördüğümde yanına adımlandım. "olmadımı alt tarafı bir yumurta" dedim. açtım dün sadece melih'in bize hazırdladığı kahvaltı ile duruyordum. bakır bir tavada duran sahanda yumurtayı göstererek cevap verdi.
"Pişti"
belli ki pişmiş ama bana bakmaktan bunu söylemeyi unutmuştu neredeyse bu düşünce beni gülümsetecekken kendimi frenledim. niye bu kadar hoşuma gitmişti ki.
duvara monte olan masayı kaldırarak ayaklarını duvara yasladı ve kilitledi. ben ise öylece durup onu izliyordum. mini buzdolabının yangisi sında duran üst üste konmuş taburelerden iki tane aldı ve birini bana verdi.
Masaya tabak ve çatalarıda çıkartınca oturdu. ben zaten oturmuş onu bekliyordum. benim başlamamı bekliyordu. yumurtadan alıp yemem ile oda başladı.
"Buraya daha önce biri gelmemişti"
ağzıma alacağım lokmamı geri tabağa bırakıp "Hep bunu derler" dedim.
Öyleydi, genelde birini eve atmak yada klasik aşk hikayelerinde bunu derlerdi.
yavaşça kafasını eğerken çenesini işaret parmağı ile kaşıdı, sonrasında başını eline koyup bana baktı. "4 gündür...burdaydım" kaşlarım kendiliğinden çatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu gay nereden çıktı (Bxb) (Texting)
Teen Fictiongelecekteki aşiret reisini hiç beklemediği bir sürpriz karşılar adı aşk. Azad aşiret reis oğluydu ama bu hayata hiç alışık değildi. Aşiretten uzak kalarak büyümüş biriydi. Üniversite sayesinde Ankara'ya gidebilecekti. Hem geçmişinden kaçmak hem de...