8.BÖLÜM

664 57 24
                                    

"Kendini yönetirsen dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin."
-Eflatun

🩸🩸🩸

Ben hareketsiz bir halde ânın gerçekliğini sorgularken gözlerimin içine içine bakıyordu. Gitmemem için kafasını sallıyordu. İşaret veriyordu, bir şey anlatmaya çalışıyordu belli belirsiz. Gözlerim beynimdeki karıncalanmayla beraber kararmaya başlamıştı.

Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere, saatler asırlara dönüşüyordu kafamın içinde. Dünya durmuştu. Yollar boştu. Çevremizde hiçbir şey yoktu. Bembeyaz bir boşlukta birbirini izleyen iki çift göz vardı. Fatih Işık ve ben.

"Gitme onunla." dedi, eli bana doğru uzanırken. Sesi büyük bir yankıyla ulaştı kulaklarıma. Kaşlarım çatılmıştı. Ne hakla, ne sıfatla söyleyebiliyordu bana bunu? Hem, beş yıl sonra söyleyeceği ilk şey bu muydu?

"Neden geldin?" diye sordum gözlerimdeki akmak için çırpınan yaşları tutmaya çalışırken.

"Hazar buraya gel!" dedi sorduğum soruyu umursamadan. Sıkışan kalbimin ritmini düzene sokmaya çalışırken derin nefesler alıyordum. Hemen sonra arkamda Cihangir Baysal belirmişti.

"Hazar burada kalman gerek." derken elini bu defa da o uzatmıştı bana doğru. Hâlâ aynı yerde mi diye kontrol etmek için Fatih Işık'a döndüm. Yanına gitmem için özlem dolu gözlerini üzerime dikmiş yalvarır gibi bakıyordu.

Her ne kadar ondan nefret etsem de, yıllar sonra karşımda görmek tozlu raflara çıkan koca bir kapı aralamıştı. O kapının eşiğinde çakılı kalmıştım.

Birdenbire ayaklarımda mide bulandırıcı bir his uyanmıştı. Bakışlarım yere düştüğünde etrafımın tamamen bataklık olduğunu görmüş ne olduğunu anlayamadan çırpınmaya başlamıştım. Cihangir Baysal'ın sesini duymuştum o anda.

"Buraya gel Hazar. Acele et!"

Ondan önce karşımda duran Fatih Işık'a dönmüştüm. Saniyeler içinde ona ulaşan bataklık bedeninin yarısını ele geçirmişti. Hâlâ daha bana uzanan eli havadaydı. "Kızım!" diye bağırmıştı son bir umutla.

Ona doğru bir adım attığımda ayağım, bir boşluğa düşmüş gibi dizime kadar bataklığa saplanmıştı. Cihangir Baysal yine bana sesleniyordu. "Sakın Hazar!"

Çaresiz çırpınışlarımın arkasından bu defa Cihangir Baysal'a dönmüş ona yaklaşmaya çalışmıştım fakat onunla aramdaki kısacık mesafe de bir bataklığa dönüşmüştü. Tam ortalarında ne yapacağımı bilemez halde öylece kaldığımda Fatih Işık'ın güçlü haykırışları dolmuştu kulağıma.

"Hazar. Bizi bu bataklıktan kurtar!"

Cihangir Baysal'ı umursamadan, babama doğru korkuyla döndüğümde artık tamamen bataklığın içinde boğulduğunu görmüş acı bir feryatla bağırmıştım.

"Baba!"

(01.03) 5 Nisan

Gözlerimi gördüğüm rüyanın etkisiyle nefes nefese açtığımda başucumda Cihangir Baysal'ı bulmuştum. Ben yerimden sıçrayarak doğrulduğumda yalnızca beni izlemekle yetinmiş, sonrasında önüme doğru bir bardak su uzatmıştı.

"İyi misin?"

Gözlerim üzerimde, çevremde gezindi. Aslında uyandığım an beni karşılayan tanıdık koku nerede olduğumu anlamama yeterliydi ama emin olmak için özellikle etrafta göz gezdiriyordum. Burası Cihangir Baysal'ın evi değildi. Beni tıkadığını düşündüğüm ve nefesimi kesen o küçük oda da değildi. Benim evimdi. Annemle ikimizin evi.

Beyaz LotusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin