22.BÖLÜM

399 22 4
                                    

"İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker."
-Voltaire

🩸🩸🩸

22 Nisan (00.14)

Bir an için söylediklerinin gerçekliğini sorgulamıştım. Öyle şiirseldi ki, Cihangir Baysal gibi bir adamın, hayatını mahvettiği birine bunları söylemesi dünya üzerindeki en büyük çelişkiydi.

Gerçekten küçük bir hediye onu bu kadar etkilemiş miydi? İçindeki çocuk mu konuşuyordu benimle? Ya da gerçekten söylediği gibi sağır yanına bir şeyler duyurmayı başarmış mıydım?

Tuttuğum nefesim ciğerlerimi zorlarken tek kelime edememiş, onun bana uzun uzun baktıktan sonra, hırçınlaşan yağmur eşliğinde eve ilerleyişini izlemiştim. Gözlerimi defaatle kırpıp dünyaya dönmeye çalışırken telefonum çalmış, sanki arayan kişi çabamı hissetmiş destek olmuştu. Ekranda Tolga'nın ismini görünce gülmeye başlamıştım. Telefonu açar açmaz ilk ben konuştum.

"Canım yanlış numara. Doğum günü çocuğunun numarası değil bu." dediğimde Tolga birkaç saniye sessiz kalıp hemen sonrasında kahkaha atmaya başlamıştı. Gülümseyerek kahkahasının bitmesini beklerken aynı zamanda elimin tersiyle yanaklarıma hücum eden sıcağı kontrol ediyordum.

"Ay ver numarasını hemen." dediğinde gözlerimi görmemesine rağmen devirmiştim. Bir şey söylememi beklemeden devam etti. "Özel bir ana sıçmış olsam telefonu açmazdın diye düşünüyorum."

"Yok yok doğru zamanlama."

"Hı daha aksiyona geçilmemiş. Neler geçiyor aklından şeytan?" dedikten sonra anlatmayacağımdan emin olsa da bir umut beklemeye başlamıştı. Onun neşeli tavrı beni biraz gevşetmiş olsa da zihnim Cihangir'le az önce yaşanılanların etkisiyle yavaşlamıştı. Dalıp gittiğim yerden yine Tolga'nın sesiyle çıkmıştım.

"Kız ben kime konuşuyorum? Sen dışarıda mısın yağmur sesi geliyor?"

"Bahçedeyim eve gireceğim şimdi. Bu hafta da okula gitmem ben ama fırsatım olursa atölyeye uğrayacağım anlatırım uzun uzun." dediğimde yalandan kıkırdamış "Uzun uzun bir şey anlatmak ve sen? Yalanın batsın tamam. Sesini duyayım diye aramıştım bunlar bahane. Biraz fazla maruz kaldık ya birbirimize öyle bir merak ettim uzak kalınca." demişti.

Onun bu duygusal gelen konuşması aklıma annemi düşürdüğünde derin bir nefes almıştım. Hayır ağlamayacaktım ama annemi çok özlemiştim. Akmak için hazır da bekleyen gözyaşıma müsaade etmeyip parmak uçlarımla sildikten sonra Tolga'ya odaklandım.

"İyiyim her şey yolunda. Bizim bölümün tarihindeki en iyi projeyi hazırlıyorum."

"Hah kıçımın en iyisi!" deyip güldüğünde gülüşüne eşlik etmiştim. Biraz onun biraz benim projemle ilgili konuşup birbirimize eksiklerimizi sorduktan sonra telefonu kapattığımda bahçedeki yalnızlığıma dönmüştüm.

Yağmur halen daha şiddetli yağıyor, rüzgarın da etkisiyle büyük bahçe şemsiyesine rağmen bana kadar ulaşıyordu. Yerimde doğrulup bu manzaranın tadını odamın balkon penceresinden izlemeye karar verip toparlandım.

O sırada telefonumdan mesaj sesi gelmişti. Şemsiyenin altından çıkmadan önce merakla kimden olduğuna baktım. Tanımadığım numaradan gelen mesaj, geçen gün bana verdiği sevkiyat bilgisiyle ilgili Cihangirlere uydurabileceğim bir bahane fikri veren Berat'tandı. Mesajı gülerek okuduktan sonra fikri kafamda onaylamış, telefonumu cebime koyarak eve girmiştim.

Cihangir'le karşılaşıp karşılaşmayacağımı bilemeden odama ilerlerken Yağız'ın burada olmadığını anlamam zor olmamıştı. Merdivenlere ulaşmadan mutfağa girmiş dolaptan kendime yağmuru bir filmmiş gibi izleyecekken yiyebileceğim bir şeyler bakmıştım. Aynı anda da bu evde bu kadar rahat hareket ediyor oluşumu sorguluyordum. Nasıl bir alışmışlıktı içinde bulunduğum?

Beyaz LotusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin