15.BÖLÜM

738 59 24
                                    

"Ateşin içinden ne kadar iyi geçebildiğindir mesele."
–Charles Bukowski

🩸🩸🩸

9 Nisan (00.13)

Cihangir arkamızdan kapıyı kapattığında içinde bulunduğum durumun gerçekliğini sorguluyordum. Bu geceyi onun odasında, onunla mı geçirecektim?

Sesim asla çıkmazken gözlerim etrafta gezmeye başlamıştı. Yatağın yanındaki berjer ve aynanın yanında kalan puf koltuk dışında kendimi atabileceğim hiçbir şey yoktu koskoca odada. Cihangir sessiz adımlarını odanın ortasına çevirdiğinde boğazımdaki düğümün beni zorladığını fark etmiştim.

Sanki anlamıştı yine gökyüzü. Odaya yüksek bir gök gürültüsü hakim olmuştu. Sabah ki haberci hava kendini doğrulamıştı. Sessizliği bozan gök gürültüsünün hemen arkasından da odayı aydınlatan bir şimşek çakmıştı. İşte şimdi hava tam olarak benim ruh halime eşlik ediyordu.

Cihangir'in bakışları bana döndü. "İyi misin?" diye sorduğunda bakışlarım yüzüne ulaştı. Ne onda az önceki aşık bakışlar kalmıştı ne de bende oyuna adapte olmuş kararlı duruş.

"Cidden mi?" diye sordum içinde bulunduğumuz durumu sorguladığımı belli ederek. "Sence?" diye yanıtlamıştı beni beklemeden. Bunun benim seçimim olduğunu tekrar tekrar söyleme gereği duymamıştı. Ama o da tek kelimeyle anlatmıştı bunu bana.

Sessizce berjere ilerledim. Gözlerim ona değmeden yeniden odada gezdi. Derince bir nefes alıp başımı arkaya yasladığımda tekrar konuşmuştu.

"Senin soracak soruların vardır. Uyumak zorunda değiliz konuşuruz." diyerek gömleğinin düğmelerini açmaya başladığında onunla aynı odada uyumak istemediğimi anladığını bilmek işime gelmişti.

Hem aşık sanılıp hem nefret ettiğimi hissettirmek beni de büyük bir karmaşaya sokuyordu ama rol yapmak onların aksine benim için biraz daha zordu. Kendim olmaktan kaçamıyordum.

Gömleğini üzerinden çıkarıp arkasını döndüğünde bakmamak için kendimi tutmaya çalışsam da yara izinden alamamıştım gözlerimi. İçimden geçmiş olanı söylemekten geri duramamıştım.

"Nasıl oldu?"

Puf koltuğun üzerinde kalan tişörtü üzerine geçirirken anlamaya çalışır halde bana dönmüştü. "Omzundaki iz. Nasıl oldu?" diye sordum kastettiğim şeyi açıklayarak.

"O kadar açtık mı içimizi birbirimize? Fark etmemişim." diyerek alayla güldüğünde kaşlarım çatılmıştı.

"Kusura bakma, Yağız gibi birini hayatına sokamadığım için." deyip bakışlarımı kaçırdığımda ufak kahkahası zor da olsa ulaşmıştı kulaklarıma. Ona laf sokmamı sevdiğini düşünmeye başlayacaktım.

"Üzerini değişebilirsin. Banyoya geçiyorum." dedikten sonra onunkilerin yanında duran pijama takımını işaret etmiş, odadan çıkmıştı.

Ellerimi saç diplerimde gezdirirken kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sakinleşmeli ve bu geceden alınacak payın büyük kısmının kendim için olmasını sağlamalıydım. Ayağa kalkıp hızlıca pijama takımını giyinmeye başladım.

Aynanın karşısında üzerimdeki pijamanın üst düğmelerini iliklerken durmuş, pijamayı sıyırarak sağ omzumda kalan yara izine bakmıştım. Geçen gece yemeğe giderken çok belli olmaması adına üzerini kapatmıştım. Gün içinde görmezden geliyordum. Ama şimdi yansımamdan daha gerçek bir halde tam da oradaydı.

Odasında sıkışıp kaldığım adamın kirli işlerinin izi, sağ kolumda öylece duruyordu. Ve ben ikimizi bir oyuna sürüklemişken, kendimi de uçurumun ucuna bırakmıştım.

Beyaz LotusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin