"Sen zafere inanırsan, o da sana inanır."
-Paulo Coello🩸🩸🩸
Cihangir arabayı korkutacak kadar hızlı ve savruk kullanırken ben yapabileceğimiz herhangi bir kazadan değil, ulaştığımızda olacaklardan korkuyordum. Fatih Işık beklediğim gibi not bırakmıştı fakat buna o kadar hazır değildim ki, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Bilmece için mi bir şeyler yazmıştı yoksa yalnızca beni uyarmak için miydi? Bilmiyordum. Ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmiyordum. Adımlarımın sonunu görmeden kendimi yokuş aşağı bir yola bırakmıştım. Oysa girdiğim bu savaşın her adımını, her hamlesini hesap etmem gerekiyordu. Bocalamam olacak iş değildi.
"Biraz yavaş ol Cihangir, cevap yerine ölüme gideceğiz yoksa!"
Yüksek sesle söylediklerimin üstüne anlık öfke dolu bir bakış atmıştı yüzüme. Hemen sonra yeniden yola odaklanmış, gazdan ayağını bir milim bile çekmemişti.
Onu sakinleştiremeyecektim belli ki fakat kendimi sakinleştirebilirdim. Eve ulaşana kadar kafamın içinde bütün ihtimalleri değerlendirip planlar kurabilirdim.
(19.47)
Cihangir'le beraber önümüzde duran kağıda ses çıkarmadan bakıyorduk. Artık eski sayılan evimin kapısına bırakılmış bu notu, Cihangir'in her ihtimali düşünüp bakması için gönderdiği Yağız bulmuştu.
"Evin kapısına kadar çıkmış olabilir mi?" diye sordum kaşlarım çatıkken. Sessizliği bozan soruma Cihangir ekleme yapmıştı.
"Ya da çıkacak birini mi buldu?"
Masanın başındaki tüm yüzler Cihangir'e döndü. Elini çenesinde gezdirerek düşünüyordu. "Biriyle iletişimde. Notları kendisi getiriyor olamaz." diye kendi kendine konuştuğunda Yağız araya girdi.
"Yeni bir ekip diyorsun?"
Cihangir çenesiyle oynarken düşünceli tavrından ödün vermeyerek, olanı biteni kendi kendine konuşur gibi yorumladı.
"Geçen yıl sen gördün Yağız, sonra yok oldu. Hazar doğru gördüyse, bir cesaret geçen gün de geldi. Ama biliyor ki artık Hazar benimle. Baysallardan birinin yanında. Emin olamıyorum kendisi mi yoks-"
"Yoksa ulaşamadığımız o adamı mı? Her yere her şeye de hakimdir o." diye bu kez Görkem sözü devraldı. Üstelik tavrı, o her daim mahcup ve sakin görünen Görkem gibi değildi. Öyle ki Cihangir'in sözünü kesip, araya girmişti.
Üçü de notu bırakmış notun nasıl geldiğini hesaplamaya başlamışlardı fakat ben önce notu düşünmek istiyordum.
"Çevrendeki herkese dikkat et. Artık hayatının normal olmadığını ve bunun da güçlü nedenleri olduğunu biliyorsun. Bilmeceye odaklan güzel kızım. Basit düşün, hatırla!"
Daha ne kadar basit ya da ne kadar detaylı düşünebilirdim ki? Her gün oyun içinde oyun kuruyor, her gün yeni bir karmaşanın içinde buluyordum kendimi. Üstelik sığınabileceğim tek insan bana kilometrelerce uzaktaydı. Sesi yoktu, gülümsemesi yoktu, her gün sonu ona ulaşmanın verdiği huzur yoktu. Annem yoktu.
Tüm bunları düşününce en azından artık ne istediğimi çok iyi biliyordum. Annemle yeni bir hayat için, Fatih Işık'ı bulana kadar durmayacağımı ve her şeyi yapabileceğimi çok iyi biliyordum.
Onların sorgulamasını ve benim iç muhakememi bölen, Cihangir'in birden bire ayağa kalkıp bağırarak önümüzdeki masayı devirmesi olmuştu. Ben şokla olduğum yere kitlenmişken Görkem ve Yağız hızla ayağa kalktılar. Durdurmak istiyorlardı fakat Cihangir delirmiş gibiydi. Bugünün üstüne umduğu gibi bir şeye ulaşamamak belli ki onu çıldırtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...