"İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur; ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmaz."
-Maya Angelou🩸🩸🩸
Ellerimi arkamdaki kolona sanki ayakta durabilmek için yaslamış, derince aldığım soluklarla çarpık nefesimi kontrol etmeye çalışmıştım. Cihangir'in yüzündeki gülümseme büyümeye başladığında koluna asılı duran küçük karton çantaya bakıp ilk kez konuşabilmiştim.
"Bu ne?"
Onu görür görmez bu yakınlığımıza rağmen söylediğim ilk şeyin bu olması, ne kadar şaşkın olduğumun farkında olduğunu anlamamı sağlamış, utancım katlanmıştı. Dudağımı içten ısırarak yüzüne bakmaya devam ettiğimde üstelememiş fakat geriye tek adım da atmamıştı.
"Vefa'nın tatlısı." dediği sırada Vefa amcasının sesini duyup koşarak yanımıza gelmişti. Hemen arkasından Görkem ve Yağız da geldiklerinde, Cihangir yüzüme son kez gülerek baktıktan sonra aramızdaki mesafeyi açmış, ona sarılmayı bekleyen yeğenini kucağına almıştı.
"Geciktiğim için özür dilerim amcacım." diyerek yanağına bir öpücük kondurup tatlısını eline vermişti. Vefa heyecanla gülüp amcasını öptükten sonra kucağından inerek bana bakmış "Hazar abla tatlımı yedikten sonra oynarız. Hem ben çok acıktım." demişti. Onun oyunu yarım bırakmasına karşılık bana yaptığı duygu sömürüsüne ses çıkarmamış göz kırpmıştım.
O sırada Yağız hızla Cihangir'in yanına gelmiş, gülerek sıkı sıkı sarılmıştı. Onları az önceki yakınlığımızın üzerine anca kendime gelip gülümseyerek izlediğimde, Görkem de yanlarına geçmiş, ikisinin de sırtına ellerini koyarak "Abartmayın." demişti. Onun beklediğimin aksine daha soğukkanlı ve ağır oluşu beni şaşırtsa da sessizliğimi korumaya devam ettim.
Cihangir Yağız'dan ayrılıp Görkem'e göz kırpmış, Vefa'ya dönmüştü. "Aslan parçası, annenle konuştum. Önce eve gidip yemek yiyorsun sonra tatlı tamam mı?"
Vefa amcasını başını sallayarak dinlemiş sonra da paket haldeki tatlısına gülerek bakmıştı. Mecbur bırakıldığı için çok canı sıkkın gibi yapmış hiçbirimize bakmadan "Tüh ne yapalım oyunu da sonra oynarız. Annem beni bekliyordur." diye mırıldanarak hepimize kahkaha attırmıştı.
"Görkem, Mahirle beraber Vefa'yı evine götürüp gelsene. Bagajda da oyuncağı var, unutmayın." diyerek Görkem'e döndü Cihangir. Görkem gözleriyle tamam der gibi ona bakmış sonra Vefa'nın yanına geçmişti. Hepimiz Vefa'yla vedalaştıktan sonra evden çıkmışlardı.
Yağız ve Cihangir'le salonda kaldığımızda oluşan sessizlik birkaç saniye sürmüştü. Cihangir ikimize bakıp "Üzerimdekilerden kurtulup geleceğim, bahçede konuşalım." dediğinde sesimizi çıkarmadan odaya çıkışını izlemiştik.
Yağız'la baş başa kaldığımızda bakışlarını direkt üzerimde bulmuştum. İfadesinin altında yatan meraklı ama mutlu anlamı görebiliyordum. Gözleriyle bana nasıl yaptın diyor aynı zamanda da teşekkür ediyordu. Bense sessiz kalmaya devam ediyordum.
Onu orada bırakıp bahçeye çıktığımda muhtemelen o da bir şeyler alıp yanıma gelmek için holden mutfağa ilerlemişti. Kendimi hafif serinleyen havaya bıraktığımda gözlerimi kapatıp gülümsemiştim. Bu yaşanan olay bana doğru zamanda doğru hamleler yaparsam, girdiğim her oyundan üstün çıkabileceğimi göstermiş, keyfimi de yerine getirmişti.
Bahçe takımına kurulup yeni batan güneşin gökyüzünde bıraktığı renkleri izlemeye başlamıştım. Çok geçmeden Yağız bahçeye çıkmış yanıma gelmişti. Elinde gördüğüm şişeden ziyade bardaklar beni şaşırtmıştı. İçmeyeceğimi bile bile elinde tuttuğu şarap şişesi için bana da bardak getirmiş olamazdı değil mi? Neden tepside dört bardak vardı?
![](https://img.wattpad.com/cover/300101653-288-k510388.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...