"Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır."
- Amin Maalouf🩸🩸🩸
2 gün sonra..
3 Nisan Pazartesi (07.28)Haftasonunu, ara ara bilmeceyle ilgili sorular sorsalarda sanki dinlenmem için ayırmışlardı. İki gün odadan tuvalet ihtiyacım dışında hiçbir şey için çıkmamıştım. Yaram yüzünden, biraz da üşendiğimden duş almamıştım. İki gün de öğlene kadar uyumuş, uyandığımda bir şeyler yemiş bilmeceyi düşünmüş, tamamen boşken bahçeye çıkıp ağlayarak dolaşmış ve yeni odam olan karanlık dört duvarın arasına dönmüştüm. Ne kadar verimli bir hafta sonuydu!
Yalnızca bir saatim, inanamasam da Cihangir Baysal sayesinde güzel geçmişti. Beni annemin yanından görüntülü aramış onunla konuşmamı sağlamıştı. Annem çok zorlanarak konuşmuştu ama bu bile bana çok iyi gelmişti. İlaçlardan kaynaklandığını söylemişti doktoru. İyi olacaksa buna dayanabilirdik.
Evin içinde Cihangir Baysal'ı hiç görmemiştim. Yağız'sa sadece yemek getirmek ve bir gelişme olup olmadığını sormak için iki üç saatte bir odama uğruyordu.
Kantaron seçeneğini de elemiştim. Yeni bir seçeneğim de yoktu. Yaramın durumu daha iyi sayılırdı. Hafta sonunu bir şekilde bitirmiştim ve yeni bir haftaya başlamıştık.
Kapının ısrarla tıklatılmasıyla gözlerimi açtığımda sesin kesilmesi için "Ne var?" diye hiddetle bağırdım. Zaten olaylar beynimi yeterince yormuştu bir de bu rahatsız edici ısrara katlanmak zorunda mıydım?
Kapı açılmadan arkasındaki kişinin sesi geldi. "Hazar hanım uyandınız mı?"
Ses boğuk geldiğinden zor anlamıştım ama bana hanım diye hitap edenin geçen gece karşılaştığım Görkem denen adam olduğu kesindi. Kısaca "Evet." dediğimde "Yağız abi sizi okula bırakmak için bekliyor da haber vermemi istedi." diye açıklama yaptı. Uykuya sevgilisi muamelesi yapan, ondan asla kopamayan Yağız bu saatte uyanık mıydı?
Ayrıca Yağız'ın bırakacak yerlerine sıçayım!
Gerginlikten ani bir ayılma yaşadığımda telefonumdan saate bakmış 07.28 olduğunu gördüğümde göz devirmiştim. Ayaklarımla ittire ittire üzerimden sıyırdığım pikeyle sanki kavga ediyordum. Ayağa kalkıp "Beklesin!" diye bağırdıktan sonra yatağın karşında kalan küçük giysi dolabının önüne geçtim.
Elime, içine konan iki üç parça kıyafetten bir sweatshirtle taytı almış, iç çamaşırı olmamasına sinirlenerek kapağını sertçe kapatmıştım. Tersimden kalkmıştım. Gerçi düzü de bu halimden çok farklı olmazdı. Kapıyı hızla açtığımda Görkem irkilmiş, merakla yüzüme bakmıştı.
"Nerede o piç?" diye Yağız'ı kastederek sorduğumda gözleri büyümüş anlamaya çalışmıştı. Cevap vermesini beklemeden söylenerek salona ilerlediğimde Yağız'ı değil Cihangir Baysal'ı bulmuştum karşımda.
"Günaydın." demişti. Yüzünde çıkardığım gürültünün verdiği bir rahatsızlık ifadesi vardı. Günaydın kelimesinin de canı çıkmıştı bana ulaşana kadar. Umursamadan "Beni evime götürün." dedim. Eşyalarımı, küçük de olsa evimi, banyomu, ve pek tabi hayatımı istiyordum. Beni kandırıp kullanan bir adamın evinde saçma sapan bir bilmeceyi çözmek istemiyordum.
"Her gün bana bunu mu yaşatacaksın?" diye sordu.
"Ben ne yaşatıyorum ya?"
"Sana sürekli açıklama yapıp tehdit mi savurmam gerekiyor benim? Sabah sabah neden delirdin söyle çözelim, sonra da okuluna git." dedi bekletmeden. Sesimin tonunu düşürerek yanına yaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...