23.BÖLÜM

396 20 7
                                    

"Yolları ayrı olanlar, birlikte plan yapamazlar."

-Konfüçyus

🩸🩸🩸

23 Nisan (00.23)

Parmaklarım saçlarında bir anne şefkatiyle gezerken gözlerimi, kapalı göz kapaklarını süsleyen kirpiklerinden alamıyordum.

Sorduğu soruya karşılık büyük bir şokla cevap dahi verememiş başımı tabi der gibi sallamakla yetinmiştim. O da sesini çıkarmadan yanıma kıvrılmış, bir çocuk edasıyla ağır hareketlerle başını dizlerime bırakmıştı.

Ne söyleyeceğimi bilemeden öylece onu izlemeye başladığımda Yağız'ın evden çıkmadan önce söyledikleri aklıma gelmiş, Cihangir'in bu isteğini geri çevirmediğim için anlamsız bir mutluluğa kapılmıştım. Yağız böyle bir şeyi öngördüyse bu Cihangir için önemliydi. Benden istemiş olmasıysa, ne kadar inkar etmek istesem de kalbimi ne kadar zorlasa da, çok kıymetliydi.

Tüm hayatımız bir başkasının hayatıyla böylesine ince iplerle bağlıyken duygularımız nasıl bu denli sağlam olabiliyordu? Hayatımı alt üst ettiğini varsaydığım bir adamı dizlerimde dinlendiriyordum. Çünkü aynı zamanda hayatımı çiçeklendiriyordu. Bilmiyordu, bilemeyecekti ama yapıyordu.

Üstelik dinlenen sadece o değildi. O derin nefesler eşliğinde uyurken, hem onu ilk kez uyurken görmenin garip heyecanını yaşıyor hem de tüm bu karmaşayı yok sayıyordum. Kimsesizliğimi, yorgunluğumu, mücadelemi unutuyordum. Hiçbir yanlış bu kadar sahiplenilmemeliydi ama, kendime engel olamıyordum.

Tüm olanları düşünürken göz kapaklarım ağırlaşmış, bir elim onun saçlarının arasında konaklarken diğer elime başımı yaslayıp kendimi uykuya teslim etmiştim.

(06.12)

Normalde ağır sayılabilecek bir uykum vardı fakat nasıl olduğunu anlamadan vücudum koltuktan ayrıldığı anda uyanmıştım. Gözlerimi açmadan ne olduğunu anlamaya çalıştım. Cihangir'in kucağında muhtemelen odama götürülüyordum. Saati bilmiyordum fakat evin karanlık olduğunu anlamam zor olmamıştı. Cihangir'in sanki doğuştan ona bahşedilmiş ve kendisiyle özdeşleşen kokusu burnuma ve hemen arkasından ciğerlerime dolmuştu.

Ne olmuştu o her kokuda midemi alt üst eden hiperosmi hastalığıma? Sanırım bu hastalığın Cihangir Baysal'dan ve kokusundan haberi yoktu. Fakat hastalığım dışında hayatımın her yerine, her alanına dahil olmuştu işte. Kendimi onun kollarında tek bir an bile rahatsız hissetmediğimde anlamıştım. Odama ulaşıp beni yatağıma teslim ederken ondan ayrılan bedenime üzüldüğümde anlamıştım. Ama aklım ve mantığım henüz o kadar acınacak halde değillerdi. Hem insan hiç celladının bıçağını biler miydi?

Uyandığımı anlamaması için gözlerimi hala daha kapalı tuttuğumda üzerimi yatağımın ince pikesiyle örtmüş hemen sonra kulağıma eğilmişti. "Teşekkür ederim."

Onun sessiz ve minnet dolu iki kelimesi kalbimi okşarken sesimi çıkarmadan ve kıpırdamadan odadan çıkmasını bekledim. Adımlarıyla birlikte kokusu da benden uzaklaştığında tuttuğum nefesimi vermiş, odadan çıkmasıyla da gözlerimi açmıştım. Sırt üstü uzanıp tavana diktiğim gözlerimden şakaklarıma doğru inen iki yaş, çaresizliğimi somutlaştırmıştı. İlk günden beri defalarca kez yaptığım gibi kendime yine neden onu sevemeyeceğimi tekrar ettim.

Çöle dönecek bir suya köklerimi bırakamazdım. Çünkü onda tek damla bırakmayacak kadar kurutmaya çalışan bendim.

28 Nisan (19.32)

Beyaz LotusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin