"Başka bir yerde, başka bir zaman.."
-Atilla İlhan
🩸🩸🩸
8 Mayıs (09.57)
"Sevemedim bu çiçeği anne." deyip elimdeki iki dal siyah gülü toprağına bıraktım.
"Bu yükü sana bıraktığım için de özür dilerim. Soruyorsun değil mi bir veda banaysa diğeri kime diye?"
Sesim titrerken yutkunmakta zorluk çekiyordum. Günlerdir haftalardır içimi cayır cayır yakan o ateşin közlerini annemin mezarına dökeceğim için paramparça oluyordum. Ama biliyordum, ondan başka da kimse de yanmazdı benimle.
Dudaklarım aralanırken ilk kez sesli dile getireceğim bu gerçek için tüm cesaretimi toparladım.
"Diğeri aşık olduğum adama anne." dedikten sonra gözyaşlarıma engel olmayı bırakmıştım. Ellerim toprağında gezerken gözlerimi açmaya çekiniyordum. Sesim titreye titreye devam ettim.
"Özür dilerim, özür dilerim, çok özür dilerim. Seni benden annesi için ayıran adama aşık oldum anne. Vedasını da sana bırakıyorum, çok özür dilerim. Çok yok saydım, çok savaştım ama yapamadım anne. Annesini arayan o küçük çocuğu yok sayamadım, ona hak vermekten kaçamadım anne özür dilerim."
Hıçkırıklarım nefesimi kesecek kadar arttığında bir süre kendime müsaade etmiş uzun soluklar alıp toparlanmaya çalışmıştım. Bir süre sonra sakinleştiğimde yeniden cesaretimi toplayıp gözlerimi toprağında gezdirdim. Gözyaşlarımı sildikten sonra derin bir nefes aldım.
"Bana kızmadığını biliyorum. Ama sen de, kendime kendi mahkememde keseceğim bir ceza olduğunu biliyorsun. Ona annesini vermeye gidiyorum. Kendimi onsuz bırakmaya gidiyorum anne. Cevapların ben hariç herkese iyi geleceği yere gidiyorum."
Gözlerimi ayırmadan gülümseyerek ayağa kalktığımda onunla geçen her güzel anımdan kareler geçiyordu gözümden. Buraya bir daha ne zaman gelebilecektim bilmiyordum. Bunun acısını da taşıyacaktım yanımda. Burnumun ucu sızlarken gülümsemekten vazgeçmedim. Onu en son yüzünde bir gülümsemeyle görmüştüm. O da öyle görmeliydi beni.
"Seni seviyorum anne."
(11.21)
"İyi misin?"
"Ekmeği uzatır mısın?" dediğimde Cihangir histerik bir gülümsemeyle cevap vermememi kınamış, fakat bir şey söylemeden masanın diğer ucundaki ekmek sepetini uzatmıştı. Sabah mezarlığa yalnız gitmemi istememiş olsa da ikna olmuş, döndüğümden beri gözlerini üzerimden çekmemişti. İyi olmam onun için gerçekten bu kadar önemli miydi?
Masada Cihangir'le ikimizin üzerinde sürekli gözlerini gezdiren Yağız da bana dönmüş sonunda sessizliğini bozmuştu. "Bari ben gelseydim." dediğinde bu cümlenin altında yatan anlamı biliyordum. Onun ailesinin mezarına birlikte gitmiş, büyük bir acıyı birlikte paylaşmıştık. Bugün neden ben yalnız gitmiştim. Buna üzülüyordu.
"Görkemciğim seni de götürmedim ya sen de kusura bakma." diye kinayeli konuşup göz devirdiğimde Cihangir gülmeye başlamış ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırmıştı.
"Tamam Hazar hanım anlaşıldı. Yalnız gitmek istedin. Şu an iyisin. Bir şey söylemiyoruz."
"Teşekkür ederim." deyip kahvaltıma odaklandığımda hepsinin sessizce güldüğünün farkındaydım. Biraz sonra Yağız, Cihangir'e döndü.
"Kaçta geçiyoruz davete?"
Kulaklarım tamamen onlardayken umursamaz tavrımdan ödün vermiyordum. Görkem büyük bir titizlikle planlama yapmış olmalıydı ki araya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...