"En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı."
-F. Nietzsche
🩸🩸🩸
7 Mayıs (07.23)
Kapım tıklatıldığında uyanalı birkaç dakika olmuş fakat henüz tam olarak ayılmamıştım. Uykulu gözlerimi açamadan "Gel." diye mırıldandım. Sesimin kapıya ulaştığından şüpheliydim fakat başarmış olacağım ki Cihangir anında odaya girdi.
"Günaydın." diyerek yanıma yaklaştığında olduğum yerde zorlanarak doğruldum. Henüz o gelmeden uyanmış olmam mucizeydi. Fazla düşünmekten uykum hassaslaşmış olmalıydı. Başka türlü kendime mantıklı bir sebep bulamazdım.
"Günaydın." diye karşılık verdiğimde gözlerimi nihayet açıp onu inceleyebilmiştim. Evde görmeye alışkın olduğum rahat bir tarzla hazırlanmıştı. Fakat ben onu ilk kez bu kadar rahat ve salaş bir tarzla evden çıkarken görecektim. Bir erkeğin bir kadını takım elbiseleriyle değil de bu tarzıyla etkilemesi çok saçmaydı. Ve fakat ben Cihangir'le aramda olan görünmez ilişkide mantık aramıyordum.
"Çiftlik biraz uzak. Kahvaltı edip hemen çıkarız." dedi. Hazırlanmış bir şey var mıydı bilmiyordum ama aklımda başka bir kahvaltı planı vardı. "Hızlıca hazırlansam dışarıda kahvaltı etsek olur mu?" diye sorduğumda ifadelerden yoksun bir bakışla başını sallayıp "Tabi." demiş, giyinmeme müsaade etmek adına hızlıca odadan çıkmıştı.
Normalde çok kısa sürede hazırlanabilen biri olmama tezat biraz oyalanmış, saçıma ve rahat olsa da üzerimdekilere özenmiştim. Hem Cihangir'le uyumlu olmasına uğraşmış, hem de çiftliğe aykırı olmamasına dikkat etmiştim. Hazır hissettiğimdeyse son kez aynama bakıp aşağıya indim.
Cihangir hole sırtı dönük oturmuş, başını geriye yaslayarak gözlerini kapatmıştı. Uyuklamaktan ziyade derin düşüncelere daldığından fazlasıyla emindim. Fakat ona nazaran ben bugün planlama yapmayı bir kenara bırakmış, kendime ilk ve son kez ikimizle ilgili saçma düşünmeyi serbest kılmıştım.
Mesela tam da şu an ikimizin de kıvırcık saçlarının, beyaz tişörtlerinin uyumuna hayranlıkla bakıp yükseliyordum. Onun bej rengine yakın eşofman takımını beyaz ayakkabılarıyla, benim de kendimi baştan aşağı beyazlarla tamamlamama gülümsüyordum.
Önce şartlar başka türlü olsa neler olabileceğini düşünmek istedim. Hemen sonra şartlar başka türlü olsa belki de hiç tanışamazdık diye mırıldanarak gülümsedim. Geldiğimin farkındaydı fakat hala daha hareketlenmemişti. Fırsattan istifade etmek ayıp sayılmazdı. Bir iki adım atıp ona yaklaşmış, yüzünü izlemeye başlamıştım. Onu doya doya izlemem için bana izin veriyor gibiydi. Hareketlenmesini beklemeden "Çıkalım mı?" diye sordum.
Gözlerini aniden açmış fakat henüz hareket etmemişti. Birkaç saniyelik hareketsizliğin arkasından anlayamadığım bir şeyler mırıldanıp yerinden hızla kalktı. Kaşlarımı çatarak ne dediğini kestirmeye çalıştığımda yanıma ulaşmış sol elini belime yerleştirip "Bugünlük diyorum, arabanı ben kullanayım." demişti.
Az önce mırıldandığı şeyin bu olmadığına emin olsam da söylemeyeceğini bildiğimden sorgulamamış adımlarına eşlik ederek arabanın anahtarını ona uzatmıştım. İkimiz de yerlerimizi aldığımızda az önce kapıldığım büyünün etkisi geçmiş ve kendime kızmıştım. Araba hala daha bana aitti neden onun kullanmasına izin vermiştim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...