"Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkar eder."
-İbn-i Haldun🩸🩸🩸
(13.11)
Eve gelip kendimi salonun koltuğuna bırakırken gözlerimi kapattım. Cihangir'i ortalarda görememiştim. Beni okuldan eve getiren de adamlarından biri olmuştu. Her boşluk bulduğumda yapmayı alışkanlık haline getirdiğim gibi yine düşünmeye başlamıştım.
Yağız'ın ve Berat'ın söylediklerini, yaşadıklarımı, bilmeceyi, annemi. Annem. Nasıldı acaba şu an? En önemlisi oydu. Geriye kalan tüm her şeyi kısa bir an olsa da geri plana atabilirdim.
Birkaç dakika gözlerim kapalı bir halde kendimi dinlendirdikten sonra bir umut odasında bulurum diye Cihangir'e bakmaya çıkmıştım. Merdivenleri çıkıp odasının kapısına ulaştığımda giyinme odasından gelen seslerle adımlarımı oraya yönelttim.
Kapıyı açtığımda Cihangir, Yağız ve Görkem'i karşımda bulmayı beklemiyordum. Cihangir, balkon kapısının önüne yeni yerleştirilmiş tezgahın üzerindeki kumaşları düzeltiyor, Yağız ve Görkem'se küfür eşliğinde birbirlerine söylenerek zar zor taşıdıkları yatağı yerine yerleştirmeye çalışıyorlardı.
Beni ilk fark eden Cihangir olmuştu. Bakışları üzerime kaydığı sırada Yağız ona "Vurulacak zamanı buldun amına koyayım. Mahirleri çağırsaydın bari bizi niye amele yapıyorsun?" diye söyleniyordu. Cihangir ona karşılık vermediğinde bakışlarını takip edip nihayet beni görmüştü. Görkem de hemen sonra bana bakmış Yağız'ın söylediklerinin üzerini kapamak ister gibi "Hoş geldin." demişti.
Başımı sallayarak odaya doğru bir adım attım. Gözlerim odanın içini ağır ağır izliyordu. Odanın sağ tarafına balkon kapısının hemen önüne kumaşlar için tezgah kurulmuş, üzeri onlarca çeşit kumaşla bezenmişti. Hemen yan tarafına küçük bir masa koymuşlar ve onu da mezura, makas, iğne ve daha ne kadar gerekli malzeme gerekiyorsa onlarla doldurmuşlardı.
Odanın en uzak köşesine yatağı tam da ben girdiğimde bırakmışlardı. Hemen yanına da muhtemelen çizim yapabilmem için bir masa konmuştu. Cansız manken, dikiş makinesi, çizimler için belki de yüzlerce kalem. Adeta küçük bir atölyeye dönüştürmüşlerdi burayı.
Fakat odanın karmaşası gözümü yormuştu. Ayrıca kendi düzenim olmadığı sürece rahat edemeyeceğimi Yağız iyi bilirdi. Muhtemelen bunu bildiğinden o kadar küfür etmişti. Boşuna kendilerini zorluyorlardı ben zaten değiştirecektim.
"Bir an önce başlamak istersin diye düşündüm." dedi Cihangir. Onun söylediklerinin üzerine gözlerim koluna kaymıştı. "Demek vuruldun." dedikten sonra bakışlarımı yüzüne çevirdim. Görkem ve Yağız sessiz kalmışlardı. Ben de söyleyeceği şeyi ifadesiz beklemeye özen göstermiştim.
"Önemli bir şey yok." dediğinde yalandan gülerek "Yoktur tabi, alışkınsındır." diye karşılık vermiştim. Her ne kadar görüş alanımda olmasa da Yağız'ın gülümsediğini anlamam zor olmamıştı. Cihangir'in yüzüne de sinirden olduğunu anladığım bir tebessüm yayılmıştı. Odayı da, bu gereksiz konuyu da boş verip asıl meseleye gelmek istemiştim.
"Annemi arar mısın? Nasıl olduğunu merak ediyorum."
Söylediğim şey üzerine Yağız, yerine yeni bıraktıkları yatağın üzerine oturmuş Cihangir'e bakmaya başlamıştı. Görkem ses çıkarmamakla görevlendirilmişti sanki. Üçünün de bakışları sırayla birbirlerine ve bana değiyor fakat en ufak bir şey söylemiyorlardı. Cihangir cebinden telefonunu çıkarıp saate baktıktan sonra bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Lotus
Teen Fiction"Davette beni öpmek istediğini söylemiştin." Cesaretimi toplayıp söylediğim şey üzerine gözlerimin içine şaşkınlıkla baktı. "Ben o iddiayı kaybettim." diye mırıldandığında adımlarını da durdurmuştu. "Ben de isteğimi değiştirmiştim ama sen yine de ba...