3. Bölüm (Düzenlendi)

365 33 1
                                    

Keyifle...

Kapıya doğru koşarken kolumu yakalayıp durdurdu yabancı beni ve bedenimi kendine doğru çevirip yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Çatık kaşlarının altında kuşkuyla bakan gözleri onu ele vereceğimin endişesini taşımaktan ziyade, bu ihtimale karşı her an saldırmaya hazır bir avcı gibi çakmak çakmak yanıyordu. Konuşmasına fırsat vermeden, "Yakalanmak mı istiyorsun?" dedim kızgınlıkla. Güvenden yoksun olmasını yadırgamıyordum elbette ama bir çıkarcı olmadığımı artık anlaması gerekmez miydi? "Burada bekle," derken yaptığım emrivakiden rahatsız olmuşçasına yüzünü buruşturdu. "Hayatını kurtaran insanlara karşı bu yaptığının bedelini ödeteceğim sana ama şimdi bir ihanet doğurmadan sessizce bekle burada. Ailemin senin yüzünden adı lekelensin istemiyorum." Gitmeden önce yatağıma sonra da yüzüne baktım. "Ne teşekkür ama..."

Öfkelenmemek adına verdiğim haklılık payını düşürmüştü. Tartışmanın yeri değildi, bir an önce hem aşağıda ki adamları def etmem ve bu yaralı adamı henüz kimseyi zan altında bırakmadan bu evden göndermeliydim.

Dedemin adı bu yabancı yüzünden, daha ziyade benim yüzümden aşağı çalınsın istemiyordum.

Kapıya doğru yürüdüm ve açtım. Ceylan'ın gözü önce bana sonrasında arkamda bizi pür dikkat izleyen yabancıya kaydı. İçinde bulunduğu sorun normal bir şaşkınlık sergilemesine engel olurken, "Sanırım şüphelendi," dedi yakalanmaktan ürken bir suçlu gibi. Yabancıya son bir defa bakıp kapıyı kapattım ve kilitledim. Anahtarı Ceylan'a verdim.

"Burada bekle sen, sakın inme!"

"Odanızı aramak isteyecektir."

Elinde kanıt yoktu ve ne konağı ne de odamı araması harcı değildi, ispat edemezdi.

Derin bir nefes aldım. Avluya acelesiz, dert tasadan uzak bir yavaşlıkla inerken halam, dedem amcam ve yengemin de orada bulunduklarını fark ettim. Telaşsız, ne olduğu hakkında fikir vermeyen ve anlamak isteyen bir ifade takınmıştım. Karamamba iki adamıyla birlikte, iyi niyetten uzak bir havayla dedemle konuşuyordu ve ben aklı havadalık bir düşüncesizlik etmiş dünden kalma kıyafetlerimi değiştirmeyi unutmuştum.

"Dede ne oluyor burada?" dediğimde gayriihtiyari tüm bakışları üzerime çekmeyi başardım. Halam dedemin arkasından çekilip bana doğru gelmek için hareketlendiğinde amcam bileğini tutup durdurdu onu. Bizzat bir başıma yüzleşmemi isteyen hali şefkatten uzak, tabir yerindeyse derde girdiğini düşündüğü başımın bizzat dost sandıkları bu adamlar tarafından ezilmesini bile arzu ediyor olabilirdi. Necat amcam dışarıdan göründüğü gibi biri olmamıştı hiç, o içine çektiği perdenin arkasında sadece kendi menfaatini düşünen bir kişiliği besliyordu.

Karamamba amcamla olan münakaşasını keserek, "Odasına bakın," dedi adamlarına emir vererek. Adamlar odama çıkan merdivenlere yöneldiklerinde iki kolumu açarak geçmelerine engel oldum.

"Bu ne cüret!" dediğimde öfkeyle koyulaşmış gözlerimi adamların yüzüne doğru kaldırmış, edebsizce atacakları o adımlarını bertaraf etmek için gerekirse başka yollara başvurmaktan kaçınmayacağımı tehditkar bir ifadeyle belli etmiştim. "Hemen geri çekilin!" Dedeme döndüm. "Böyle bir utancı yaşayacağıma canımı burada verebilirim!"

"Sana söyledim aramızı bozacak türden bir yanlış yapmaz bu aile sana!" dedi amcamın uzlaşmak istemekten uzak sesi. Dedem neden bir şey söylemiyordu?

"Bu kızın ailenizin bir parçası olmadığını varsayıyorum öyleyse," dedi Karamamba adamlarını geri çekip karşımda dikilerek. Kötümcül bakan gözleri şüphe kırıntılarıyla doluydu. "Tuhaf gelmişti ama şimdi düşününce taşlar oturuyor." İması umurumda değildi, odaya çıkmasına engel olacaksa hakkımda her türlü yakıştırmayı yapabilirdi. "Dün sizi bulduğum yerde bir tuhaflık sezdiniz mi?" İçten içe bazı şeylerden ötürü kuşkusu güçlenmişti. "Elinizin durumu nasıl?" Yutkunmamak için nefes aldım. Elimin durumunu ben bile unutmuştum.

GünIşığı HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin