2. Bölüm (Düzenlendi)

496 39 8
                                    

Esasında bir öteki yoktur, biz daima kendimizle karşılaşırız...

Eckhart Tolle

Karamamba'yla arabada eve varana dek konaktan birkaç metre uzakta durmasını söylemekten başka bir konuşma aramızda gerçekleştirmemiş, gözlerimi kendi tarafımda ki camdan bir an olsun çekmemiştim. Araçtan inerken teşekkür etmiş yüzüne bile bakmadan eve doğru ilerlemiştim.

Köşkün önünde daha önce görmediğim araba ve korumalar karşılarken beni, adımlarımı durdurmadan içine düşeceğim ateşi düşünmemeye çalıştım. Hava kararmıştı çoktan ve bir açıklama düşünecek zamanım yoktu.

Bir açıklama yapacak mecburiyette hissediyordum ama bugün için bana müsaade edilmesinden yana duyduğum eminlik endişemi yersiz olduğuna inandırıyordu.

Bugün akşam dedemin planlarından biri de benden kurtulmak isteğini gerçekleştirecek en kolay yollarından biri olan baş göz etmesi vardı. Hayır deme hakkım yoktu, kurbanlık koyun anlaşmasından farksız ve ticaret yönü zengin bu iki aile birleşmesinin önünü dürüst olarak kesmek niyetindeydim zira ben beni istemeyen biri için kendimi bir evliliğe mecbur etmezdim. Bunun önünü gerekirse hayatımı öne atarak engelleyecektim ama yine de beni girdiğim bu yoldan döndürecek bir evliliğe bağlanmayacaktım.

Plansız gerçekleşecek olan hamlenin diğer tüm planlarımı mahvetmesine nasıl izin verebilirdim? Onca yılın emeğini çöpe atmaktan farkı neydi bunun?

Umarım temiz olduğu gibi serili düşüncelerim beni yanıltmaz ve açıldığı gibi kapanırdı bu konu. Dedemin odasına girerken kafasını indirdiği masadan kaldırmadan sabırla yanına gitmemi bekledi. Babamın bir benzerini taşıdığı koyu kahve gözleri, kırlaşmış ama bakımlı uzun saçları, asla bir yumuşaklığa sahip olmamış yüz hatları keskin bu yaşlı adamın torunuydum. İnsanların gözünde bir propagandacının kızı, bir kahraman asilin torunuydum. Ben ne tarafta olduğumu biliyordum ama dilimle haykırmak demek beni düşman yapardı, beni suikastçı yapardı, beni doğduğum topraklara ekilmiş bir ihanet sayardı.

Ben sadece bir başkaldırandım.

Ben gizliden gizliye huzurlu sanılan bu kasabada, kötü amaçları uğruna döndürmeye çalıştıkları çarklarının önüne atılan oktum.

Mutluluk vaat ederken perişanlığın kasıp kavuracağı günlerin önünü kesmeye çalışan bir eldim.

Dost sayılan elleri tutmakla meşgul olurken dudaklarının kenarında kepaze gülümsemeyi görmeyen halkın bilinçlenmesine ön ayak olmak için doğmuş bir savaşçıydım.

"Sık sık çıkmaman konusunda anlaştığımızı sanıyordum!" dediğinde dedemin sesi, kafamın içinde her an çağıldamaya hazır savaşçı kızın sesini kısıp gözlerimi yorgun çehresine kaldırdım. "Yakayı ele vermek mi istiyorsun?" Meşguliyetimden haberdardı ama ne düzeyde olduğundan bi' haber uğraşlarım konusunda kendisinden bir miktar sır saklıyordum. Elimde ki yara için ayrı bir ihtimam göstermek zorunda kaldığımda doğruydu.

"Konuşma fırsatı vermediğini hatırlıyorum, anlaşan bir sizdiniz!" dedim sakince. Onun bana bakan gözlerinde merhametten uzak bir duygu vardı. Adını koyamıyordum ama canımı bir denli yakmıyor değildi, babama benziyordu gözleri ve babam bana asla böyle bakmazdı. Ben ona benzeyen gözlerin hatırına dedeme kötü bakamıyordum.

"Nazende!"

"18 yıl oldu, bugün yıl dönümleriydi!" dedim dümdüz çıktığı için şükrettiğim bir sesle. "Bugün çıkmamdan daha doğal bir gün mü vardı?" diye sorduğumda bir hayal kırıklığı belirmemesi için yüzümü iyice gerdim. En az onun kadar dik başlı, en an az onun kadar serttim.

GünIşığı HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin