9. Bölüm (Düzenlendi)

139 18 2
                                    

Keyifle...

Yoklukla terbiye edilmiş bir ruhu hiçbir acı duygu örseletemezdi, bir zamanlar bu sözü hayat anlayışım kabul etmiş kalbimi buna göre kuşatmış ve aklımı kelimeleriyle süslemiştim. Bir zamanlar tabiri çok geç, kulağa mazi gibi dokunuyordu ama bir ay bile dolmamış bir süre zarfında ve ondan önce yaşadığım günler arasında sallanıp duruyor, daha önce karşılaşma imkanı bulamadığım akla zehir, kalbe şifa diye anlamlandırdığım bir yokluk ki üstü açılmış, perdesi çekilmiş ve damla damla dolmaya başladığını bununla hissediyordum.

Gözlerimin dalıp gittiği yer uzaklar değil kendi içimdi. Elimden kaçırdığım bir şey beni içten fethetmeye, etrafımı sarmaya ve ona karşı savunmasız kalmama zorluyordu. Ben kedimi kendi içimde kaybediyordum sanki.

Tüm bunlar gözden ırak bir yerlerde olurken, gözümün önünde yakalayamadığım durumlarda azımsanacak kadar az değildi. Şu birkaç gün bazı ertelemeler sonucu geride kalmış, yetişme gayreti yüzünden de elime yüzüme bulaştırdığım hadiseler canımı derinden sıkıyordu. Aile meselelerinde diğer görevlerimin üstünde duramamıştım.

"Neyiniz var? Eve girdiğimizden beri dalgın gibisiniz." Kafamı kumdan kaldırıp görmek istediğim beni muallakta bıraktığından kendimi iyi hissetmiyordum.

"Meyser'in ve diğer yakınlarda ki evleri kimin satın almaya çalıştığını öğrenmesi için seyise haber ver, ben uğraşırsam zaman kaybı olur ve iş işten geçer!" dedim yüzümde ki sıkıntılı havayı geri püskürtmesi için derin bir nefes içime çekerek. Sabırlıydım ama az duyumsadığım tahammülüm beni ayaklarım üzerinde beklemem konusunda biraz güçsüz bırakıyordu. Oturup izleyecek bir mesele değildi. Yabancıların köye rahatça girip çıktığı duyumu da sahih olmalıydı. Böyle bir şeyi göz önünde bulundurduğumda asıl niyet orada açığa çıkıyordu.

Yavaş yavaş harekete geçiliyordu. Önce küçük yerler daha sonra kasaba halkı, nereye kadar gidebilecekleri muallak bir düşünceydi. Yardım edenlerin Koç başına muhalif biri olduğunu biliyordum sadece ama iş menfaatlere ve yeterli bir kazanca dönüştüğünde gözlerini döndürebilirdi yapılacak teklifler.

Nasuh beyin bunca hazırlığa ve ayak kaldırmaya nasıl müsaade ettiğini hiçbir zaman anlamayacaktım, netice de bu halkın insanıydı kalbi insafını mı yitirmişti gerçekten?

"Onca huzurlu yılın bir bedeli, rahat yüzü göstermeyeceklerdir! Kasabayı almayı başarmaları demek toplu bir katliam için zehirli düşüncelerini ortaya sermek demek, bir göçe izin vereceklerini sanmam zalimlerin!"

"Makam kaybolmuş olsa da Sultanın varisi bir şeyler düşünecektir, dedeniz hala bu topraklarının çoğunun sahibi, önce kendisiyle muhatap olmaları gerekir ki bu da açıkça savaş ilanı demek."

"Geç olmasından endişe ediyorum," dedim derin bir üzüntüye. "Dedemin başına bir kötülük gelmesinden..."

"Türklerden korkuyorlar, valinin gelmek üzere olduklarını da söylüyorlar. Gözleri korkar da kimse cesaret edemez!" dedi Ceylan.

"Bu yüzden satın alıyorlar ya evleri," dedim önemli bir yere parmak bastığımın yeni bilincinde varırken gözlerim parladı. "O satın almanın önüne geçebilirsek kendimize zaman tanıyabilir bu yüzden de savaş henüz başlamadan geri gönderebiliriz. Kolay lokma olmadığımızı anlayacaklardır!" dedim heyecanla. "Dedemle konuşmalıyım!"

"Ne yapacaksınız yine?" dedi Ceylan huysuz bir tavırla.

"Dedeme evleri satın alması için ricada bulunacağım!"

"Dedeniz bir savaş çıkacağına inanmıyor ki, söylediklerinizi ciddiye alır mı?"

"Almaz mı?" dedim düşümü düşürüp.

GünIşığı HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin