Keyifle...
Halam her ne kadar beyaz bulutlarla yüklü soğuk havaya rağmen, başımızdan bin bir türlü güçlük geçmemiş gibi neşe içinde, belki biraz buruk ama asla tam bir hüzün değil, olanağı varmış ama daha çok karamsarlığa sürünmek istemediğinden günü oldukça dert tasadan uzak geçiriyor olmasını büyük bir anlayışla karşılıyor olsam da yine de böylesine plansız bir gidişe hazırlanmayı kabul göremiyordum.
Ahsen yanımdaydı.
"Şekerci bu, Zeynep koş!" dedi Ahsen. Öyle heyecanlı konuştu ki bana geçmişti.
Normal yaşamanın diğer bir belirtisi.
Ahsen'in kolumdan çekiştirip arabacının yanında soluğu alırken envai çeşit, renkli renkli şekerle bakıp kocaman ve iştahla gülümsedim. "Bak istediğinden de var!" Pamuklu olandan bahsediyordu.
Ahsen'e bakıp gülerek, "Halam çok kötü bakıyor!" dedim yalancı bir endişeyle. Halama bakmamaya özen gösterip geniş bakır içinde ayrı ayrı bölmelere doldurulmuş şekerlere alıcı gözlerle inceledim. Tıka basa yesem de içimde ki acıya dokunacak gibi değildi.
"Türkiye'den yeni getirttim, taze kurabiyelerim de var!" dedi yağlı müşterilerine büyük bir ilgi göstererek.
"Ayak üstü ayıp olmasın?" dedim Ahsen'e bakıp. Elini koluma takmış oldukça heyecanlı bir yüzle kafasını salladı.
"Olsun, olmasın. Biliyorsun, böyle tadı daha iyi çıkıyor!" Kocaman bir şekeri ağzına attı. "Sen pamuklu seviyordun, yesene!" Satıcıya sesiyle değilse bile gözleriyle işaret verirken ve adam bana makineden bir tane pamuk şeker yaparken uzun zamandır yemediğim hatırladım. Yersem hata etmiş olur muydum?
"Çok sık uğramıyorsunuz?" diye yakındı Ahsen.
"Burada pek alıcısı olmuyor, biliyorsunuz," diye yakındı satıcı. "Sizin için belirli bir gün ayarlamaya çalışacağım!" Yarına dair ümitli konuşmayı sevenleri sıcak bulurdum bazen de küstah. Yarının ne olacağını bilen kimse yoktu, savaş söylentilerinden sonra üstelik.
"Sen bizim konağın önünden geçerken sesini epeyce bi yükselt ben yetişirim sana!" dedi Ahsen, neşeli ama kısık bir sesle.
"En son kahya peşimden koşmuştu da kar edeceğim yerde zarar ettim, kalsın hanımım!" dedi satıcı, o anları düşünmüş olacak ki suratı düştü.
Ahsen satıcıya alınmış gibi baktı.
Pamuk şekeri iştahla yerken halamın sesi iştahımı delip geçmişti.
"Koca koca kızlar, bir gören olursa!"
Gelip geçenin gözleri kısa da olsa bize takılıyordu, ziyanı yoktu fazladan iki kötü kelam edenin.
"Tadı enfes hala, denemelisin," dedim halama. "Bu yeni mi?" Satıcı onayladı. Hepsini denemek istiyordum.
"Bize de verir misin, şu pamuklu olanından?" Gülru'nun sesini işitirken o heyecan büsbütün karamsar bir havaya bıraktı yerini. Ayaz hemen yanında ama gözleri yüzümde yeni bir şey görmüşçesine şaşkın dolaşıyordu. "Siz ister misiniz?"
"Olur," dedi Ayaz. Satıcı Ayaz'ın gözüne kestirdiği çeşitlerden bir kese kağıdına doldurdu ve ona uzattı. "Borcumuz?" diye sorduğunda Ahsen çoktan cüzdanına elini sokmuştu.
"15 lira," dedi satıcı. Ahsen elinde tuttuğu 2 renle şaşkınlıkla adama baktı.
"O nedir?" diye sordu. Kaşlarını sorgular şekilde çatıp satıcıdan bir cevap bekliyordu
"Biliyorsunuz artık Türkiye'den getiriyorum bunları, bizim paranın değeri düştü. Lira daha çok görüyor işimizi!" dedi adam. Lira daha çok işini görse de bundan memnun kalmadığı aşikar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GünIşığı Hanımefendisi
General FictionBeyaz elbisemi düzelttim, etrafı daha birkaç saniye önce gezdirmemişim gibi göz gezdirdim. Yeni gelenleri onları rahatsız etmeyecek kadar kısa bir an süzdüm. Yine kapıya baktım ve yine kaçmak istedim. Salon iyice daralırken bir başka müzik çaldı, bi...